Gezi Direnişi’ne yönelik açılan davada İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, “protestoları örgütlemek ve finanse etmekle” suçlanan ve aralarında Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu’nun da bulunduğu 16 sanıktan 9’u hakkında beraat kararı verdi.
Osman Kavala, karar sonrasında şu açıklamayı yayımladı (24 Aralık 2019): “Bugün görülen duruşmada, AİHM’in derhal serbest bırakılmam yönündeki kararına ve dinlenen tanıkların, benimle Gezi eylemleri arasında herhangi bir ilişki kurmamış olmalarına rağmen, mahkeme heyetinin tutuklama kararını sürdürmesi benim için çok şaşırtıcı oldu.
Yargının itibarını da zedeleyen bu kararın, bir an evvel düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum.
Tutukluluk halimin sürmesinin, yargıdaki hukuksuzlukların ve bunların kaynaklarının daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacağını ümit ediyorum.
Duruşmaya katılanlara çok teşekkür ederim. Bu benim için büyük bir moral kaynağı oldu.”
Beraat kararı çıktı çıkmasına ama, bunca zaman bunca insana çektirilen acılar ve hukuksuz yargılamalar, hele de sonrasında Kavala’nın 15 Temmuz kapsamında yeniden tutuklanması, ülkemizin “hukuk devleti” statüsünü koruyamadığının apaçık resmidir. Türkiye’nin en önemli halk hareketi olarak tarihe geçen Gezi Direnişi yargılanamaz!
Mücella Yapıcı’nın da dediği gibi: “Gezi, bu ülkenin yüz akıdır, geleceğidir, onurudur. Gezi, kimsenin yönetmediği, kendiliğinden oluşan bir itiraz hareketidir. Gezi’de eğer şiddet varsa o da güvenlik birimlerinin uyguladığı şiddettir. İnsanlarımızı kaybettik, yaralanan gözlerini kaybedenler oldu. Ortada bir Gezi davası varsa o da kaybettiğimiz insanların davalarıdır. Gezi’den korkacaklarına ders çıkarmaları gerekir. Kaybettiğimiz gençlerin mahkemelerinde, polisler ceza almazken 16 kişiyi seçip ağırlaştırılmış müebbet istemeleri akla mantığa sığmaz.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!