İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, YouTube’dan canlı yayınlanan Bunlar Ateist! isimli programımızın “Kadın ve İslam”, “Alaturka İnsan Hakları” ve “Allah aslında kim?” başlıklı yayınlarına da konuk olarak katılan dostumuz Yakup Deniz hakkında, kendi YouTube kanalında yayınlanan bir videoda paylaştığı görüşlerinden dolayı soruşturma başlattı.
İCB yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından Yakup Deniz isimli kullanıcının YouTube sosyal paylaşım sitesindeki 22/01/2021 tarihli video içeriğinde peygamberimize karşı kullandığı hakaret içerikli sözler nedeniyle resen soruşturma başlatılmıştır.”
Daha önceki videolarında da İslamiyet’i oldukça güçlü argümanlarla eleştiren ve yalanlayan Yakup Deniz, “Peygamber Ölürse Ayşe’yi Alırım Diyen Sahabe!” başlıklı ilgili videoda, Ahzab suresinin 53. ayetinde bulunan çelişkilere dikkat çekmiş; ayetin sadece dönemin Müslümanlarına ve Hz. Muhammed’in evini ziyaret eden insanlara hitap ettiğini ve bunun, Kuran’ın evrensel olduğu iddiasıyla çeliştiğini söylemiş; ayetin yazılma nedenini de şöyle açıklamıştı: “Ebu Talha Ayşe’ye göz koymuştur ki Ali ile Ayşe arasında geçen Cemel savaşında Talha Ayşe’den yana olmuştur.” Hakkında açılan soruşturma kararı sonrasında Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, söz konusu videoda yasak ayet Ahzab suresi 53. ayetin Kurtubi tefsirini okuduğunu belirten Yakup Deniz, “Sadece tefsiri okudum. Bu kitap yasaklanmalı o zaman bay savcı bozuntusu.” diye belirtti. Kendisinin konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamaya şu videodan ulaşabilirsiniz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yargı gücünü oluşturan ve laik devlet yapısını korumakla görevli olan yetkililer, mesleklerini icra ederken seküler hukuk kuralları yerine dini inançları referans alamaz ve belirli bir dinin “infaz memuru” gibi hareket edemez. İnsan haklarına aykırı ideolojilerle tahrif edilmeye çalışılan hukuki yetki, ifade özgürlüğünü suç kapsamına almayı hedefleyen “meşru bir şiddet tekeli” olamaz. Söz konusu videoda olduğu gibi, dini kaynakları referans göstermek suretiyle dine yapılan bir eleştirinin suç kapsamına alınması, devlet erkinin yetki ve sorumluluklarının ideolojik bir zorbalığa dönüştüğünü gözler önüne sermektedir. Bu eleştirilere devlet organları değil, alanında yetkinlik kazanmış İlahiyat uzmanları yanıt vermelidir. Bu ve benzeri eleştirilerin karşılığı cezai yaptırım değil, akılcı ve felsefi bir tartışma ortamında meseleyi masaya yatırmak olmalıdır. Ateistlere ve gayrimüslimlere arsızca hakaret eden, hatta açıkça hedef gösteren şahıslar ve yayınlar kollanırken, belirli bir dinin belirli bir mezhebini eleştirmenin suç olduğu bir ülke, teokratik bir rejimle yönetiliyor demektir.