Suudi Arabistan yönetimi, babalarının veya erkek vasilerinin iznine gerek olmadan, yetişkin ve akıl sağlığı yerinde olan her kadının ayrı evde yaşayabileceğini duyurdu. Böylece İslam ümmeti, ateşi bulmaya bir adım daha yaklaşmış oldu.
Eski kanuna göre ebeveynler, kızlarının vasilerinden izinsiz bir şekilde evden ayrılmaları veya yalnız yaşamaya başlamaları gibi durumlarda hukuki olarak şikâyette bulunabiliyordu. Yeni kanun metninde ise, “Yetişkin bir kadın nerede yaşayacağını seçebilir. Erkek vasi, yalnızca kadının suç işlediğine dair bir kanıt varsa onu bildirebilir.” ifadesi yer aldı. Ayrıca hapis cezasına mahkûm edilen bir kadının, cezasını tamamladıktan sonra vasisine teslim edilme zorunluluğu da ortadan kalktı.
Suudi Arabistan’ın dinci ve ataerkil vesayet sisteminde kadın hakları reformları, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın 2016’da “Vizyon 2030” projesini açıklamasıyla başlamıştı. Proje içerisinde kadın istihdam oranını artırmaya yönelik hedefler vardı. 2017’de ise Prens Selman, ılımlı İslam’a döneceklerini söyleyerek, kadın haklarıyla ilgili düzenlemelere devam edileceğinin sinyallerini vermişti. 2018’de kadınların araç kullanmasına ilişkin kısıtlamayı kaldıran Suudi hükûmeti, 2019’da da kadınların erkek vasi izni olmaksızın pasaport alabileceğini duyurmuştu.
Elbette söz konusu reformlar Prens Salman’ın lütufları değil, sivil toplum örgütlerinin, Birleşmiş Milletler’in (BM) ve kadın hakları aktivistlerinin kolektif tutumunun yansımalarıdır. BM İnsan Hakları Komisyonunun Suudi Arabistan dokümanlarında, kadın hakları aktivistlerinin hapis cezalarına son verilmesi, kadınların sosyal hayata katılımlarının artırılması, kadın istihdamının yükseltilmesi ve ataerkil vesayet sisteminin bütünüyle kaldırılması gibi “tavsiyeler” mevcut.
Kadınları kimliksizleştiren ve birey olmalarının önüne geçen, toplumu müzekker katmanlara bölen ve adaletsizliğin dinî formu olan şeriat düzenine karşı atılan bu adımlar, önemli olmakla birlikte yetersizdir. Çarpık medenileşmenin müsebbibi olan “ılımlı İslam” zihniyeti, kökünden değişmesi gereken bu çarpık toplum düzenini düzeltemez. Ayaklarının altında cennet (!) olmasına rağmen karanlık bir cehennemi yaşayan ve modern zamanlarda prangalarından adım adım kurtulan Suudi kadınların, toplumda gerçekten var olabilmesi ve kendi ayakları üzerinde durabilmesi için sekülerizm çatısı altında toplanması zorunludur. Seküler cennet, kadınların omuzları üzerindedir!