4. Yargı Paketinin en kritik maddelerinden biri olan 13. Madde, ülkemizin geleceğini etkileyen hemen hemen her kararda olduğu gibi, yine bir gece yarısı oldu bittiye getirilerek karanlık ittifakı AKP ve MHP’nin oylarıyla TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Bu yasaya göre artık cinsel istismar davalarında çocuğun beyanı geri plana atılacak, istismar şüphelisinin tutuklanabilmesi için “kuvvetli şüphe” yeterli olmayacak ve “somut delil” (yani fizikî delil) aranacak. Bu aramalar doğrultusunda olay yerinde 1 görgü tanığının bulunmuş olması gerekecek; müştekinin 3 gün içinde muayene olması istenecek veya küçük yaştaki çocuklara “Delil göster” denilecek.
Bir gece yarısı İstanbul Sözleşmesinin hukuksuzca feshedilmesine benzer şekilde, insan haklarını (özellikle de çocuk ve kadın haklarını) hiçe sayan İslami kurallara yaklaşmayı hedefleyen bu yasa, bilinçli kesimde haklı olarak büyük tepki yarattı. Mağduru değil suçluyu koruma altına alan yasa hakkında DW Türkçe’ye konuşan Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Ceren Kalay Eken, yasaya ilişkin sıkıntıları şöyle özetledi:
“Bu fiillerin doğası, yapısı gereği zaten tanıkların bulunmadığı, kayıtların bulunamayacağı, fiilin kayıt yapılan bir yerde cereyan etmediği, çok büyük oranda geride bir biyolojik kanıt bırakılmadığı bilinen bir durumdur. Bariz bir delil, mağdurun bedeninde ya da kıyafetinde çoğunlukla bulunamaz. Çocukların 18 yaşından sonra şikayet edebileceği dikkate alınıyor ama nasıl bir somut delille yaşadığını ispatlayacağına cevap verilemiyor. Dolayısıyla şimdi; bu suçların durumu gereği aslında cezasızlığı kabul ediyorsunuz. Sıkıntı budur.”
Seküler hukuku, dinî hedeflere yönelik bir araca dönüştüren söz konusu yasa hakkında konuşan bir diğer isim de, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü oldu. AKP ve MHP’nin toplumdaki travmaları iyileştirmeye çalışan herkese karşı “inatla yaklaştığını” belirten Güllü, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Adli tıp raporları, psikolojik raporlar, DNA analizleri, çocuğun ve kadının ruh halinde yaşanan travmalar somut delil değil midir? Şimdi, tutuklamada somut delil aranır hükmünün getirilmesi bizi cezasızlığa yönelten yargı kararlarıyla, bunun cezasızlık olduğunu bilen faillerin artması sorunuyla baş başa bırakıyor. Kabul etmemiz mümkün değil.”
Skandal yasaya ilişkin siyasilerden de açıklamalar geldi. CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer ve HDP İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz Kaya yasaya sert bir şekilde tepki gösterirken; İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur, gericilere cevap niteliği taşıyan şu soruları sordu:
“Son yirmi yılda bakın neler oldu, nelere müsaade edildi de bu güzel ülke kendi çocukları için artık bir cehennem haline geldi. Şimdi biraz hatırlayalım. Soruyoruz; ‘Türkiye Cumhuriyeti sona erdi, İslam devleti kuracağız’ filan diye sevinç çığlıkları atan tarikat şeyhi 12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismardan tutuklandı mı, tutuklanmadı mı? Hatırlayan var mı üzerinden kaç gün geçti? Diyanet İşleri’nin resmi internet sitesinden ‘Babanın öz kızına şehvet duyması haram değildir’ diye fetva verildi mi, verilmedi mi?”
Tüm bu yaşananlar, Cicero’nun “Suç kimin işine yarıyorsa suçlu odur” ilkesini hatırlatıyor: Hatırlarsanız, Sakarya’nın Akyazı ilçesinde kendi müridinin 12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu için tutuklanan Uşşaki (skandallar tarikatı) şeyhi Eyüp Fatih Şağban, 23 Haziran’da gerçekleştirilen karar duruşmasındaki savunmasında, TBMM’ye sunulan 4. Yargı Paketine sığınarak tahliyesini talep etmişti: “Mecliste bulunan yasa teklifinde artık somut delillere dayanmak suretiyle tutuklama mümkün olacaktır. Bu nedenle de ben tahliyemi talep ediyorum.” Davada Şağban’a 10 yıl 5 ay hapis cezası çıkması kararının ardından Adliye önünde açıklama yapan Uşşaki Tarikatı müritleri, bu yasa tasarısına işaret ederek Şağban’ın en geç 6 ay içerisinde dışarı çıkacağını söylemişti. “Kâbustu, gerçek oldu” sloganını gerçeğe çeviren iktidar hükümeti, tarikatın umutlarını boşa çıkarmadı ve yasa geçtiğimiz günlerde mecliste kabul edildi. Kabulün hemen ardından Uşşaki Tarikatı sosyal medya hesabı, “Müjde, müjde, müjde. 13. MADDE (Elhamdülillah) Teşekkürler TBMM” açıklamasını yaptı. Böylece suçun kimin işine yaradığı ve suçlunun kim olduğu ortaya çıkmış oldu.
Gücünü iktidardan alan Uşşaki Tarikatı, tasarının yasalaşmasının ardından şiddetin dozunu da artırdı. Sözcü gazetesinden İsmail Saymaz’ın haberine göre, Şeyh Eyyüp Fatih Şağban tarafından cinsel istismara uğrayan E.A. adlı kız çocuğu ile babaannesi ve halası, Çorum’un Sungurlu ilçesindeki parkta gezerken tarikat üyesi beş kadının saldırısına uğradı. Saldırgan müritlerin, “Sizi utanmazlar. Şeyhimize yaptıklarınızdan memnun musunuz? Biz de sizi gezdirmeyeceğiz. Sungurlu’yu size dar edeceğiz. Sizi yaşatmayacağız. Bunları yanınıza koymayacağız.” diyerek kendilerini tehdit ettiklerini söyleyen babaanne M.A., yaşadığı dehşeti şöyle anlattı:
“Sağımdan solumdan çekiştirmeye başladılar. Beni yere düşürdüler. Saçımı yoldular, kafama vurdular. Kızım A.C. ve torunum E.A., beni kurtarmaya çalıştıkları sırada onları düşürerek, yerde tekme ve tokat atarak darp ettiler.”
“Kızıma ‘Siz bizi öldürmezseniz, biz sizi öldüreceğiz’ dediler. Torunuma ‘Senin yüzünden oldu pislik, sen kimsin, koskoca bir alimi yok ettin’ diye darp ettiler. Komşumuz bizi onların elinden aldı.”
20 yılda gelinen nokta budur. Bir ampul, bir ülkeyi ancak bu kadar karartabilirdi: Mağdurların sokaklarda suçlu gibi dövüldüğü; suçlularınsa suç işledikçe özgürleştiği Yeni Türkiye. Siyasal İslam’la yönetilen bir ülkede, gücünü siyasilerden alan ahlak düşmanı tarikatlar. İstanbul Sözleşmesini hukuksuzca fesheden, 4. Yargı Paketini çıkararak kadınların ve çocukların tüm haklarını elinden alan dinci zihniyet, kaynağı kendisi olduğu sürece her türlü şiddeti meşrulaştırmak istiyor.