Koalisyon hükümetinin büyük ortağı yeni Anayasa taslağında sona yaklaşırken, parti kapatmalara dair gerekçede yapılması planlanan değişiklik dikkat çekti. Türkiye siyasi tarihinde önemi ve etkisi büyük olan “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak” maddesi, AKP’nin hazırladığı anayasa taslağında parti kapatma gerekçeleri arasından çıkarılıyor. Yandaş gazetelerden Türkiye’nin verdiği kulis bilgilere göre, artık partilerin kapatılması için sadece terör örgütleriyle ilişkili olma ve terörü destekleme şartı aranacak. AKP Genel Başkanının başkanlık ettiği Anayasa taslağı toplantılarında, Anayasanın 68. ve 69. maddelerinde yer alan parti kapatma hükümlerinin “sadeleştirilmesi” de gündeme geldi. Tüm bu öneriler, Anayasanın belirlediği laik Cumhuriyet tarifinin tehditler karşısında nasıl korunabileceği sorusunu akla getiriyor ve bir önceki Anayasa çalışmaları sırasında Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın “Laiklik yeni Anayasada olmamalıdır” önerisiyle paralellik gösteriyor.
Altı oyulup yıpratılan laiklik ilkesinin irticayla mücadelesinin uzun bir geçmişi var. Genç Cumhuriyet’e karşı irticai tehdit oluşturduğu gerekçesiyle 1924’te kapatılan ilk parti Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası olmuştu. Ardından 1953’te, “dini kendi çıkarlarına alet etmek ve Atatürk Devrimlerini yok etmek istediği” gerekçesiyle soruşturulan Millet Partisi 1954’te kapatıldı. 1971’de Necmettin Erbakan’ın kurucusu olduğu Milli Nizam Partisi, “laik devlet niteliğinin ve Atatürk devrimciliğinin korunması prensiplerine aykırı olduğu” için kapatıldı. 1988’de Refah Partisi de aynı sonla karşılaştı. Laiklik karşıtları, bunun üzerine Fazilet Partisi’ni kurdu, ancak 2001’de o da kapatıldı. Kendilerine “Milli Görüşçü” adını veren laik Cumhuriyet düşmanları, FP’nin kapatılmasıyla Saadet Partisi ve AKP olarak iki partiye ayrıldı. 2008’de “laikliğe aykırı fiillerin odağı haline gelmek” gerekçesiyle AKP’ye açılan kapatma davası, Anayasa Mahkemesi üyesi altı hakimin, partinin kapatılması yönünde ve beşinin aksi yönde hüküm bildirmesi sonucunda nihayete eremedi.
Anayasa taslağı toplantılarında bahsi geçen öneri hayata geçtiği takdirde, tüzükleri ve programlarıyla Cumhuriyet’in laiklik ilkesini tehdit eden partilere karşı herhangi bir kapatma gerekçesi bulunmayacak. AKP’den bazı isimlerin konuyla ilgili değerlendirmesi ise şöyle: “Bu maddelerde geçen hükümler daha kısa ve net bir şekilde tanımlanıyor. Temel hak ve özgürlüklerin kullanımında ‘ama’ ile devam eden cümleler sınırlandırılıyor.” Oysa bizler biliyoruz ki ilgili değişiklikle amaçlanan şey, temel hak ve özgürlüklerin kırpılmasını mümkün kılan ifadelerin kaldırılması değil. Asıl amaç, Cumhuriyet’i irticai faaliyet ve tehditlere karşı savunmasız bırakmak. Bunu da, dinî normları toplumsal hayatta egemen kılmak isteyen zihniyetin, devletin tüm aygıtlarını kullanarak toplumsal dokumuzda yapmak istediği değişikliklerde görüyoruz. Anayasada yer alan laiklik ilkesinin yalnızca kağıt üzerinde kalması için cansiparane çalışan Siyasal İslamcı güruh, geçtiğimiz 20 yılda başarı sağladığını sanıyor olabilir; ama Cumhuriyet’i yeniden laiklikle taçlandırmak için çalışan milyonlarca yurttaş, yüzlerce STK ve onlarca siyasi parti var. Bu bağlamda bıkmadan ve usanmadan her fırsatta haykırmaya devam ediyoruz: “Türkiye Cumhuriyeti laiktir ve laik kalacaktır!”