Kuzey Afrika ülkesi Fas’ta 8 Eylül’de gerçekleştirilen genel seçim, liberallerin zaferiyle sonuçlandı ve Fas’ın AKP’si olarak bilinen İslamcı çizgideki Adalet ve Kalkınma Partisi (PJD) büyük bir yenilgiye uğradı. Boykot nedeniyle katılım oranının %50 oranında olduğu seçimi, toplam 395 milletvekili bulunan parlamentoda 97 sandalye elde eden liberal Milli Bağımsızlar Birliği (RNI) kazandı. Yine liberal görüşlü başka bir parti olan ve Kraliyet danışmanı F. Ali El Himma tarafından kurulan Asalet ve Çağdaşlık Partisi (PAM) de 82 sandalyeyle ikinci oldu. İki yıldır iktidar ortağı olan ve 2016 yılında gerçekleştirilen bir önceki seçimde 125 sandalye kazanan İslamcı PJD ise 12 sandalyede kaldı. Böylece İslamcıların hezimetiyle sonuçlanan seçimlerde Fas halkı, din ve inanç özgürlüğünü kısıtlayan siyasetçilerin baskıcı rejimine son vermiş oldu.
Hatırlayacağınız gibi 2013 yılında Mısır’da Genelkurmay Başkanı A. Sisi komutasında, Müslüman Kardeşleri ve Muhammed Mursi’yi deviren bir darbe gerçekleşmişti. 2021 yılının başında da Tunus Devlet Başkanı Kays Said, Gannuşi başkanlığındaki hükümeti görevden alarak parlamentoyu 30 gün süreyle askıya almıştı. Ilımlı İslamcılığın bu ülkelere kıyasla nispeten daha az ilerleme kaydettiği Fas’ta yaşanan son demokrasi hareketine bakılırsa, Kuzey Avrupa ve Ortadoğu halkının verdiği önemli bir mesaj var: Artık topraklarında İslamcıları istemiyorlar!
Fas’ta 2011 yılında kabul edilen yeni anayasayla çeşitli reformlar gerçekleştirilmiş ve monarşinin birçok yetkisi parlamentoya ve hükümete devredilmişti. Ancak bazı alanlarda Kral 6. Muhammed’in etkisi sürüyor. Halk her ne kadar kendi yöneticilerini seçiyormuş gibi görünse de parlamenter monarşiyle yönetilen Fas’ta son sözün krala ait olması, demokrasi ortamını bozuyor. Kral, seçimi kazanan partinin liderine hükümeti kurma yetkisi verdikten sonra, kazanan partiden istediği kişileri başbakan ve kabine üyesi olarak seçebilecek.
Kazanan RNI partisi lideri Ahnuş, başkent Rabat’ta düzenlediği basın toplantısında, “Zorlukların üstesinden gelmek için vizyon ve ilkelerde bizimle örtüşen tüm partilerle çalışmaya hazırız.” ifadelerini kullandı. Ayrıca 8,5 milyon seçmeni aşan rekor katılımın, halkın değişim iradesinin açık bir göstergesi olduğunu kaydetti. Öte yandan kaybedenler kulübesine oturan İslamcı partiler (ülkemizde yaşananlara benzer bir şekilde), seçimlerde “usulsüzlük” yapıldığını iddia etti. Bir önceki seçime göre oy kullanma oranında artış gözlense de, halkın %50’si (boykot kararı alan Marksist ve sosyalist partilerle birlikte) Fas’taki seçimlerin “sahte bir demokrasi ortamı oluşturduğu” gerekçesiyle oy kullanmayı reddetmişti. Rabat’ta siyaset bilimi profesörü olan Zerhouni de, parlamentodaki bu değişimin ülkede ciddi bir etkiye yol açmayacağı kanısında. Her şeye rağmen İslamcı parti PJD’nin yenilgisi, demokrasiye inancını kaybetmiş olan halkın bu kesiminin tekrar sandığa gitmesini sağlayabilir.
Arap Baharı protestolarının hemen ardından iktidara gelen ve liderliğini sürdürmeyi başaran tek İslamcı parti olan PJD’nin 10 yıllık hükümdarlığının sona ermesiyle, Kuzey Afrika halkı aydınlanma yolunda bir adım daha atmış oldu. Tüm bu gelişmeler, İslam ülkelerinde yaşayan insanların dini siyasete alet eden ve farklı görüşten bireylerin özgürlüklerini kısıtlayan siyasetçilerden ve partilerden bıktığını gösteriyor. Artık yenilikçi ve eğitim-öğretime öncelik veren seküler siyasetçilere ihtiyaç var. Umuyoruz ki Fas halkının bu tutumu, başta kendi ülkemiz olmak üzere “dinin pençesine düşmüş” (D. Bahçeli’ye ithafen) diğer ülkeleri de cesaretlendirir.