Dinden uzaklaşma, İbrahimi dinlerin en büyük sorunlarından biri. Bu bağlamda en büyük korkuyu kiliseler yaşıyor. Özellikle Kuzey Avrupa ve Orta Avrupa’daki Protestan kiliselerinin cemaatleri ciddi bir düşüşle karşı karşıya. İskandinavya’da deizm ve ateizm akımları belirgin bir yükseliş gösteriyor. İlkin kiliseden uzaklaşmak şeklinde ortaya çıkan bu eğilim, zamanla dinsel ritüellerden ve İncil’in vaaz ettiklerinden uzaklaşmayı getirdi. Günümüzde hâlâ bir akıllı tasarımcının veya yaratıcının var olduğuna inananlar, deizmin bireysel yorumlarıyla seküler bir yaşamı tercih ediyor. Dinlerin boyunduruğundan kurtulanların sayısı da her zamankinden çok daha hızlı bir oranda artıyor. Dinden uzaklaşmayı, İbrahimi dinlerin kitaplarından ve öğretilerinden uzaklaşmak olarak tarif edebiliriz; bu bağlamda Kilise karşıtı Hristiyanlıktan New Age inançlara, apateizmden agnostisizme kadar pek çok yönelim söz konusu.
Üstelik bu durum sadece Protestan dünyası için geçerli değil. Fransız Katolik Kilisesi benzer bir eğilimden muzdarip; Almanya’da da aynı eğilim gözlemleniyor. Katolik Kiliselerinde ortaya çıkan pedofili skandalları, Vatikan’ın siyasi komploları ve yolsuzluklar bu eğilimi büyük ölçüde hızlandırdı. Ancak mesele bu skandalların ötesinde, çağın ruhuyla da doğrudan bağlantılı. Bir yandan Bilgi Çağı ile birlikte etkileşimin küresel anlamda muazzam ölçekte artışı, öte yandan bilimsel ve teknolojik gelişmelerin baş döndürücü hızı ve sosyal hayatın çok daha karmaşık boyutlara ulaşması, çağın ruhunu belirliyor. Dinsel önermeler ve yaşam tarzı, bu çağın insanının taleplerini karşılamaktan çok uzak.
Dinsel dogmaların gündelik hayata uygulanması gerek ibadet, gerek sosyal yaşam açısından her geçen gün daha da olanaksız hale geliyor. İslam coğrafyasında yaşanan dinden uzaklaşma eğilimini çeşitli nedenlerle sağlıklı bir şekilde analiz edemiyor olsak da, Hristiyan dünyasındakine benzer bir sürecin burada da var olduğunu gözlemlemek mümkün. Bu eğilimi tespit edenlerin başında Diyanet İşleri Başkanlığı yer alıyor; deizm tehlikesinden dert yanan da onlar. Arap coğrafyasında ise özellikle kadınların ve eğitimli genç nüfusun dinden uzaklaştığı, hatta tepkisel bir karşı duruş benimsediği, yapılan araştırmalarla ortaya konuyor. Söz gelimi Suud kadınlarının şeriat yasaları sebebiyle gördükleri baskıların sonucunda dinsizleştikleri ve bu oranın hiç de azımsanmayacak boyutta olduğu ileri sürülüyor.
Uzakdoğu Asya’da yaygın olan Budizm, Hinduizm ve diğer dinler için de durum farklı değil. Aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere, dinsizlerin nüfusa oranında başı çeken ülkeler Kuzey Avrupa ülkeleriyle birlikte Uzakdoğu Asya ülkeleri… Çin zaten özel bir konuma sahip; bu ülkede Konfüçyanizm, bir dinden çok bir yaşam felsefesi; ayrıca uzun süreli sosyalizm deneyimi de dinin toplum ve birey üzerindeki etkisini ciddi biçimde azaltmış bulunuyor.
Fütürologların tahminlerine göre, gelecek 50 yıl içinde dinsizlerin toplam dünya nüfusundaki payı %50’yi aşacak. Ve istisnasız tüm dinler bu gidişattan etkilenecek.
Türkiye’deki inanç ve dinsizlik oranlarını görmek için tıklayın.