Cumhuriyet gazetesinde çıkan araştırmacı gazeteci Barış Pehlivan’ın köşe yazısında İslamcı bir derneğin bir foyası ortaya serildi. Kayseri Huzurevi’nde gerçekleşen ve insanın kanını donduran bir olay, İlim Yayma Cemiyeti’nin yaşlı ve savunmasız insanların üzerinden nasıl menfaat sağladığını gözler önüne seriyor. 2012 yılında, demans ve Alzheimer hastası olan 82 yaşındaki Cemile Serbest, siyasi İslamcıların en büyük örgütlenmelerinden biri olan İlim Yayma Cemiyeti tarafından “cennet vaadiyle” evini bağışlamaya ikna edilmişti.
İddiaya göre, AKP’li Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın’ın aracı olmasıyla yaşlı kadınla tanışan İlim Yayma Cemiyeti’nin Kayseri şubesi, Serbest’in evini bağışlaması karşılığında ona büyük sevap kazandıracağını söylemişti. Ancak evini bağışlayan Serbest, ne yazık ki okuma yazma bile bilmiyor ve düşünme, öğrenme, hatırlama gibi hayati fonksiyonlarını yerine getiremiyordu. Bu durum, Serbest’in hukuki ehliyetinin olup olmadığı sorusunu akıllara getiriyor.
Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin ise, yaşlı kadının hukuki ehliyetinin olduğunu belirten bir rapor sunduğu ortaya çıktı. Serbest, evini İlim Yayma Cemiyeti’ne bağışladıktan 2 yıl sonra hayatını kaybetti ve yakınları, tapu devrinin iptali için yargı yoluna başvurdu.
Adli Tıp Kurumu, Cemile Serbest’in hür iradesiyle evini bağışladığını belirten bir rapor sundu. Şaşırtıcı bir şekilde, Adli Tıp Kurumu’nun başında, İlim Yayma Cemiyeti’ne ait vakfın mütevelli heyetinde de yer alan Hızır Aslıyüksek bulunuyordu.
Bu skandal, İlim Yayma Cemiyeti ve benzeri tarikatların huzurevindeki yaşlı insanları din istismarı ile nasıl kandırdığını ve evlerini bağışlatarak menfaat sağladığını gözler önüne sermektedir. Ne yazık ki, bu olay sadece tek bir örnek değil; huzurevlerinde yaşayan savunmasız insanların, sağlıklı karar yetisi olmayan durumlarını fırsat bilen ve din istismarı yapan tarikatlar ve uzantıları, ülke genelinde hâlâ faaliyet göstermektedir.
Toplumun en savunmasız kesimleri olan yaşlı insanların bu tür istismarlara maruz kalmaması için, devlet ve sivil toplum kuruluşlarının daha etkin önlemler alması ve hukuki süreçlerin şeffaf bir şekilde işlemesi gerekmektedir. Ayrıca, din ve değerler üzerinden yapılan bu tür istismarların önüne geçmek için toplumun bilinç düzeyinin yükseltilmesi ve insanların dini duygularının suiistimale açık olmaması için eğitim ve farkındalık çalışmalarının artırılması önem arz etmektedir.
Bu tür olayların gün yüzüne çıkması ve kamuoyunun tepkisini çekmesi, mağdur olan yaşlı insanlar ve aileleri için belki de tek teselli kaynağı olabilir. Bu sayede, benzer durumlarla karşılaşan diğer insanlar da haklarını arama konusunda cesaretlenebilir ve hukuki süreçlerin işleyişinde daha fazla şeffaflık sağlanabilir.
Yaşlı ve savunmasız insanların din istismarıyla mağdur edilmesi, toplumun tüm kesimleri için bir utanç vesilesidir. İlim Yayma Cemiyeti gibi örgütlerin ve benzer tarikatların huzurevlerindeki yaşlı insanların üzerinden menfaat sağlamaya çalıştığı bu tür skandallar, devletin ve toplumun üzerindeki sorumluluğu daha da ağırlaştırmaktadır. Bu duruma sessiz kalmamak ve mağduriyet yaşayan insanların yanında yer alarak, adaletin sağlanması için tüm çabayı göstermek hepimizin görevidir.