Ali Erbaş, Ayasofya Müzesi’nde klasikleşmiş şovunu yaptı. “Filistin konusunda insanlık tarihinin en büyük zulümlerinden biri yaşanıyor,bu bir soykırımdır.” ifadelerini kullanan Erbaş’ın, bunu dile getirirken elinde kılıçla durması da aslında eleştirdiği düşüncenin tarafında olduğunu ironik biçimde göstermiş oldu.
İç ve dış barışı tehdit eder görünen İslam’ın cihat anlayışının bir tezahürü olan kılıçla verilen hutbeler, barıştan taraf gibi görünmeye dahi çalışılmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Barış isteyenlerin kılıçlı gösterilerle, ibadet etmek için bir araya gelmiş kimselerin manevi duygularını savaş lehine suistimal etmekle işi olmayacağını biliyoruz.
Ayasofya İslam’dan başka inançlar için de bir sembolken ve uzun yıllar müzeleştirilerek inançlara yönelik tarafsızlık bir devlet politikası olarak korunmaya çalışılmışken, onun tümüyle bir cami olarak kullanıma açılması, Batı dünyasına meydan okumak gayesiyle Diyanet İşleri Başkanının elinde kılıçla hutbe vermesi, İsrail ve terör örgütü Hamas arasında yaşanan çatışmalarda barışı isteyen, kardeşliği öne çıkaran yaklaşıma çok uzaktır. Tüm bu saldırıları yapıp İslam inancına atıflar vererek, uluslararası hukuka atıf vererek Batı’nın yaşananlar karşısındaki tavrından yakınmak, kanımız odur ki, akıl hastalığı şüphesi taşımaktadır.