Cezayir’de 10 yaşındaki bir kız çocuğu, gerçekleştirilen bir rukye ayini sırasında öldürüldü. Çocuğun vücudunda morluklar ve yanıklar olduğu bildirildi. Guelma savcılığından yapılan açıklamaya göre olayla ilişkisi olduğu düşünülen 28 yaşındaki bir adam tutuklanırken, savcılık kız çocuğunun bu sözde-iyileştirme yöntemine neden maruz kaldığını açıklamadı. Konuyla ilgili otopsi talep edildi ve soruşturma başlatıldı. Sosyal medya üzerinden üzüntülerini ve öfkelerini dile getiren Cezayirliler, olayın ana akım medya tarafından dillendirilmesine de ayrıca tepki gösterdi.
İslam Ansiklopedisine göre, “yukarı çıkmak, okuyup üfleyerek tedavi etmek” anlamına gelen rukye (raky, rukıyy) kelimesi, “şifa veya korunma amacıyla Kuran’dan bir bölümü, ilâhî isim ve sıfatları yahut bir duayı okuyup üflemek” ve “üfürük, nazarlık, muska” anlamında kullanılmaktadır.
2015 yılında Arjantin’de de benzer bir olay yaşanmıştı. 16 yaşındaki bir genç kız, o anda ortamda bulunmayan keçi vb hayvanlar gördüğünü söylemiş, bunun üzerine ailesi kızının içine şeytan girdiğini düşünüp yerel papaza götürmüştü. Papaz, kızın toplu tecavüzünü emretmiş ve kız kardeşinin eline bir bıçak verip canlı canlı gözlerinin oyulmasını söylemişti. Kız kardeşinin ifadesine göre, zavallı kız böylece hem yaşadığı acıdan dolayı şeytandan kurtulacak (şeytan acıdan kaçaçak) hem de gözleri oyulduğu için artık keçi görmeyecekti.
Her iki olayda da kurbanların kız çocukları olduğunu görüyoruz. Dinlerin çoğunda cinsellik bir tabu sayıldığından, kendi cinsel dürtülerini doğaüstü varlıklara atfederek aklama derdine düşen yobazlar bu korkularını en başta kadınlar üzerinden dindirmeye çalışır; dolayısıyla cadılık, büyücülük, cin çarpması gibi hayali suçlar çoğu zaman kadınlarla ilişkilendirilir. Günümüzde giyim kuşamlarıyla ve yaşam tarzlarıyla dini çevrelerce yargılanan kadınlar, geçmişte de benzer muamelelere maruz kalmıştır. Engizisyon mahkemeleri tarafından yürütülen cadı avları bunun en tipik örneklerindendir. Dini inançların insanları kendi kızlarını bile toplu tecavüze kurban etmeye, sakatlamaya ve hatta öldürmeye itiyor olması, kadına şiddette din unsurunun baskın gücünü dikkate almayı gerektirir. Nitekim şeytanı yaratan Tanrı değil insanın ta kendisidir.