Ayasofya’nın ardından Bizans döneminden kalma en önemli yapılardan olan 1500 Yıllık Kariye Müzesi’nin ibadete açılmasına karar verildi. Değerli müze ve sanat eserlerinin siyasal İslam ve onun çıklarları uğruna göz göre göre tahrip edilmesi bilim insanları ve toplum tarafından tepkiyle karşılanıyor. Dünya mirasları arasında yer alan Ayasofya ibadete açıldığında UNESCO’nun yaptığı kınama yetkililer açısından yaprak kıpırdatmamış olacak ki, Kariye’nin ibadete açılması kararı yürürlüğe girdi.
Önce kilise, sonra cami, müze ve sonra yine cami olarak kullanılmasına karar verilen Kariye Camii’nin tarihçesine göz kısaca göz atalım:
1500 yıl önce kilise olarak inşa edilen Chora Manstırı Kilisesi İstanbul’un fethinden sonra 1511 yılında Sultan II. Bayezid’in sadrazamlarından olan Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrilmişti. Bakanlar Kurulu’nun 2 Ağustos 1945 tarihinde aldığı kararla müzeye çevrilen Kariye Camii, Bizans döneminden kalma eşsiz fresklere ve mozaiklere ev sahipliği yapıyor. Bu eserler Osmanlı döneminde kiliseden dönüştürülen her camide olduğu gibi sıvaya kapatılıp “İslami koşullara uygun” hale getirilmiş; diğer bir deyişle tahrip edilmiş, yok edilmiş. 2019 yılında Danıştay 19’uncu Dairesi’nin aldığı karar üzerine Kariye’nin ibadete açılması kararı son günlerde yürürlüğe girdi. Kılıçlı şovlar eşliğinde ne zaman ibadete açılacağı konusunda ise henüz kesin bir tarih yok; bunu, dini siyasete alet edenlerin gündemi belirleyecek.
Bu hamlenin Türkiye’yi dünya sahnesine nasıl göstereceği malum. Umuyoruz ki müze statüsündeki başka tarihi eserler de ibadete açılma başlığı altında yok edilmez.