Milyonlarca yıllık evrim sürecinin sonunda geldiğimiz noktayı eleştiren ve ironik bir geriye evrimi resmeden karikatürlere sık rastlanır. Bu karikatürlerin gerçek hayata yansıdığı da olur. Fakat dinin egemen olduğu toplumlardaki karikatürleşmenin boyutuna hiçbir karikatüristin zihni erişemez. İşte bu gerçek karikatürlerin Hint versiyonlarını sizler için derledik:
Günlük vaka sayısının 300 binin üzerinde, can kaybının da 3000 civarında olduğu; koronavirüsten ölenlerin artık sokaklarda yakılmaya başlandığı, tıbbi oksijen krizi yüzünden birçok hastanın tedavisine devam edilemediği Hindistan’da, Tetoda köyündeki bir inek barınağında Covid-19 hastalarına inek idrarı ve gübresi verilen bir tedavi merkezi kuruldu. Burada, kökeni Hint alt kıtasına dayanan Ayurveda isimli bir alternatif tıp tedavisi uygulanıyor. Hastalara, normal tedavinin yanı sıra inek sütü ve idrarından oluşan bir karışım içiriliyor ve vücutlarına, bağışıklığı arttırdığına inanılan inek dışkısı sürülüyor.
Hindistan’ın inek ve inek idrarıyla imtihanı bununla da sınırlı değil. Geçtiğimiz günlerde Hint milletvekili Surendra Singh, inek idrarının koronavirüsten Diyabete kadar birçok hastalığa iyi geldiğini söyleyerek, inek idrarı içtiği bir videoyu sosyal medya hesabından paylaşmış; Mart ayında bir grup Hindu da, kendilerini koronavirüsten koruyacağına inandıkları için inek idrarı içme partisi düzenlemişti. Bu gülünç, fakat gerçek vakalar karşısında ne söylesek boş; reenkarne olmuş ruhlardan gelen bir karar vardır diyelim. Ateistler hurafe demiş inek idrarına, ama onlar doldurur, onlar içer, idrar onların, kime ne?
Diğer örnek de şöyle: Hindistan’ın Navapura köyündeki yüzlerce kadın, Covid-19 önlemlerini hiçe sayarak Baliyadev Tapınağına bir yürüyüş gerçekleştirdi. Üstelik bunu dua ederek virüsten kurtulma umuduyla yaptılar. “Kutsal hayaletlerden” hayat dilenmek için çıktıları yolun, müstakbel bir ölüme vardığını keşke bilselerdi. Tabii söz konusu din olunca, virüsten kurtulmak için “Yetiş ya inek!” duaları edilmesine şaşırmıyoruz.
Son örneğimize geçmeden önce bir an için, evrende fizik kurallarına dayanan bir olayın gerçekleşmediğini düşünün. Mesela yağmur yağmasa ne yapardınız? Aklınızın sınırlarını zorlayın ve bunun için bulabileceğiniz en absürt çözüm önerisini düşünün. Aklınıza gelen hiçbir çözüm önerisinin, Hinduizm inancına sahip olanların bulduğundan daha absürt olmayacağına emin olabilirsiniz. Sıkı durun: Hindistan’ın Tripura eyaletindeki çiftçiler, Yağmur Tanrısını mutlu etmek için yağmur mevsiminden önce kurbağalar arası toplu izdivaç törenleri yapıyor. Kültüre tam anlamıyla hakim olmadığımız için kurbağa yuvasının yatak odası takımlarını gelin tarafı mı, yoksa damat tarafı mı alıyor bilemiyoruz. Ama damat-kurbağaya turuncu, gelin kurbağaya eflatun renkte giysiler giydirerek kurbağaları evlendirdikleri; muson yağmurları durmazsa da boşadıkları biliniyor. Kurbağaların cinsel yaşamının yasal zemine oturtulması hiç kuşkusuz Homo sapiens’in çözmesi gereken bir sorun. Ortalıkta evlilik dışı ilişkiye giren bunca kurbağa varken dünyanın çölleşmesi, mercan resiflerinin ölmesi ve buzulların erimesi tesadüf olamaz. Dünyanın bereketinin artması için dişi kurbağanın giyim kuşamına dikkat etmesi, kocasının sözünden çıkmaması ve kocasının cinsel birliktelik isteğini reddettiği takdirde meleklerin sabaha kadar ona lanet okuyacağını bilmesi elzemdir. Edep ya kurbağa, dünya zor durumda!
Görüldüğü gibi söz konusu din olduğunda mantık teferruattır. Bu ve benzeri haberleri okuyan bizlere de ancak hazin bir gülümsemeyle iç çekmek düşer..