Erk Acarer’in BirGün gazetesindeki köşesine taşıdığı habere göre, radikal İslamcı faaliyetleri nedeniyle Fransa’dan sınır dışı edilen BarakaCity isimli kuruluşun başkanı İdriss Sihamedi, 14 Mayıs’ta Twitter hesabından yaptığı paylaşımla faaliyetlerine artık Türkiye’de devam edeceğini duyurdu. Sihamedi’nin yaptığı açıklamada Türk bayrağı görseli ve yazılı hâli bile beyinlerde bomba etkisi yaratan “Allahüekber!” nidası kullanması dikkat çekti.
Charlie Hebdo adlı Fransız mizah dergisinin hedef gösterilmesinde önemli bir rol oynayan BarakaCity ve Sihamedi’yi, Fransa’da şeriatçı bir Çeçen tarafından başı kesilerek öldürülen Samuel Paty cinayetinden hatırlıyoruz. Paty, derste Muhammed karikatürü gösterdiği için şeriatçılar tarafından hedef gösterilmiş; on gün sonra, yani 16 Ekim 2020’de de 19 yaşındaki Abdullah Anzarov isimli İslamcı terörist tarafından okulunun önünde başı kesilerek katledilmişti. Bu vahşetin, dinsel bir refleks sonucu aniden ortaya çıktığı ve münferit bir olay olduğu iddia edilse de durumun böyle olmadığı anlaşılmıştı. Olayın bağlantıları Fransız yetkililer tarafından araştırılmış ve taşın altından BarakaCity ve Sihamedi çıkmıştı.
Bu gerçeklerin ortaya çıkmasıyla BarakaCity, “radikal İslam fikirlerini yaymak” suçundan soruşturma geçirdi ve sonrasında kapatıldı. Radikal İslam’la mücadele etmeye başlayan Fransa’dan sürgün edilen Sihamedi, çareyi şeriatçılar cenneti Türkiye’ye sığınmakta buldu. “Macron hükümetinin yalanlarının ardından, insani yardım ve insan hakları STK’larının kapatılmasıyla ben, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan kendim ve ekibim için resmen ‘siyasi sığınma’ talep ediyorum.” diyerek yardım çağrısında bulunan Sihamedi, kendi ülkesi dışındaki tüm mazlumların savunucusu (!) olan devletimizin Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından hemen kucaklandı: “Siz ve arkadaşlarınız, sığınma talebi dilekçenizle başvuruda bulunursanız, değerlendireceğiz. Bilgileriniz gelince, İstanbul Havalimanındaki ekibimiz durum ile ilgili bilgilendirilecektir.”
Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Avrupa’da da şeriatın iç yüzünü anlamamakta ısrar eden, insan haklarına karşıt bir hümanizm ve sol-liberal romantizmle bu tür barbar kuruluşlara yapılan müdahalelerin “özgürlüklere aykırı” olduğunu savunan kitleler yüzünden, BarakaCity gibi İslamcı STK’lar çok sayıda takipçi kazanıyor. Örneğin söz konusu kuruluşun sosyal medya hesaplarını 1 milyona yakın kişi takip ediyor. Bu cihatçı ithalatı da kimseyi şaşırtmamalı aslında; BarakaCity, Türkiye’ye hiç de uzak değildi. Yine Erk Acarer’in yazısına göre, Antep’teki Türk direktörler Suriye’ye lojistik destek sağlıyor, Halep’ten Türkiye’ye taşınan yaralılar konusunda bilgi veriyor, Kilis ve Hatay’daki sığınmacı kamplarında ve Yayladağı’nda çalışmalar yürütüyor; BarakaCity, Reyhanlı’daki faaliyetlerini “İnsani ortağımız” dediği İnsani Yardım Vakfı (İHH) ile birlikte sürdürüyordu. Ayrıca iddialara göre Sihamedi, Suriye iç savaşı sürecinde dört yılda 16 milyon Avro toplamış, Türkiye’deki ilk para toplama kampanyasını da Filistin için başlatacağını duyurmuştu.
Türkiye, cihatçı ithal eden ve Ortadoğu’daki pek çok cihatçının istediği gibi girip çıkabildiği bir şeriatçı cennetine dönüşmüş durumda. Elbette bu durum yalnızca cihatçı ithalatıyla sınırlı değil. AKP iktidarının sosyal hayatın her alanına yaptığı dinci müdahalelere bağlı olarak böyle bir tehlike, ülke içinde de söz konusu. Siyasal İslamcıların ve tarikat liderlerinin nefret söylemleriyle beslenen şeriat hayranları, toplumun en hayati bölgelerine kötü huylu bir tümör gibi nüfuz etmiş durumda. Britanya merkezli Policy Exchange isimli kuruluşun 2017 yılında yayımladığı rapora göre, her hafta 100’den fazla yeni makale, video ya da gazete yayımlayan IŞİD’in içeriklerine dünyada en fazla erişim Türkiye’den sağlanmış. 2017 yılının Şubat-Mayıs aralığını temel alınan raporda, IŞİD’in içeriklerine Türkiye’den 16.810 kez, Suudi Arabistan’dan ise 10.239 kez tıklanmış.
Yurt içinde var olan bu “gaflet, dalalet ve hatta hıyanete” ilaveten, yurt dışından ithal edilen cihatçılara karşılık ülkemizden yurt dışına beyin göçü sürüyor. Birleşmiş Milletler Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) verilerine göre, Türkiye’den her yıl 50 bin öğrenci eğitim almak üzere yurt dışına gidiyor. Beyin göçü artık lise seviyesine kadar inmiş durumda. Mart ayında bu konuyu meclis gündemine taşıyan CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin paylaştığı verilere göre, 2019 İstanbul Erkek Lisesi mezunlarının %52,6’sı, Galatasaray Lisesi mezunlarının da %32,6’sı yüksek öğrenim için yurt dışına gidiyor.
Cihatçı ithalatına ve beyin göçü rakamlarına bakıldığında Türkiye’nin bu durumdan zararlı çıktığı açık. Kültürel iflas uçurumuna doğru sürükleniyoruz. Hatta devlet-mafya yakınlığına ilişkin güncel açıklamaların da ortaya koyduğu üzere, bu cehalet ittifakına mafya da katılmış durumda ve tek bir hedefleri var: “Devlet-tarikat-mafya el ele, daha karanlık bir Türkiye!”