Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ten bile uzun süredir devletin başında bulunan Erdoğan liderliğindeki siyasal İslamcı AKP iktidarının, gençler üzerinde çok ciddi bir ideolojik dönüşüme sebep olduğunu biliyoruz. Mevcut hükûmetin laiklik ilkesini inatla çiğnemesine, sosyal hayatın her alanına sızan dinci dayatmalara ve “dindar ve kindar” nesil yetiştirme projelerine rağmen gençler dinin gerçek yüzünü görüyor, bilinçleniyor ve seküler refleksler geliştiriyor.
DW Türkçe’den Burcu Karakaş, dinî baskıların toplumdaki izlerini sürmek üzere geçtiğimiz günlerde çok önemli bir röportaja imza attı. İmam Hatip lisesi son sınıf öğrencisi ve derneğimizin de gönüllüsü olan ateist Yakup; ailesi Menzil tarikatından olmasına karşın kendisi ateist olan Bekir; biri dindar, diğeri spiritüalist iki üniversite arkadaşı Sevranur ve Ceren; dinin sosyolojik yönü üzerine araştırmalar yapan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Prof. Dr. Halil Aydınalp ve Ateizm Derneği yöneticilerinden Ferial Köseoğlu ile yapılan bu röportaj, 2023 ve sonrasında vizyona girecek seküler çağın bir fragmanı niteliğinde.
Röportaja konuk olan Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümü öğrencisi 27 yaşındaki Sevranur Çoban ve yine Boğaziçi Üniversitesi Dilbilimi bölümü öğrencisi 21 yaşındaki Ceren Karapınar, iki ev arkadaşı. Sevranur dindar olduğunu belirtiyor; her jenerasyonla birlikte önce dinî pratiğin, sonra ibadetin düştüğünü ifade eden Ceren, kendisini Karma’ya inanan seküler bir spiritüalist olarak tanımlıyor. İki arkadaşın birbiriyle ve diğer arkadaşlarıyla ilişkisi, hoşgörünün dine değil seküler bakış açısına dayandığını bir kez daha gösteriyor. Dışarıya çıktığında her yere oturmadığını ve her şeyi yemediğini ifade eden Sevravur, Ceren’in veya dinî pratiği olmayan diğer arkadaşlarının, buna “Sorun değil, senin için neresi uygunsa oraya oturalım.” diyerek anlayış gösterdiklerini söylüyor. “Nereden başlarsak başlayalım ortak bir noktaya ulaşıyoruz.” diyen iki arkadaş, röportajın sonunda sarılıp birbirlerini sevdiklerini söylüyor.
Röportajda konuşan bir diğer isim, İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünde okuyan 25 yaşındaki Bekir Gönen. Hem annesinin hem de babasının Menzil tarikatı içinde görev aldığını ve Latin alfabesinden önce Arap alfabesini öğrendiğini ifade eden Bekir, samimi bir inanan olduğunu, ama ailesinden uzaklaşıp sosyal ortamı değiştikçe dinî açıdan kırılmalar yaşadığını söylüyor. “Bu dünyada doğru bir bilgi varsa, onun da bilimsel bir yolla üretilmesi gerektiğine karar verdim” diyen Bekir, şu kritik tespitte bulunuyor: “Siyasal İslam beni ateizme itti.” Çevresindeki dindar ailelerin çocuklarının çok da inançlı olmadığını, hatta aynı yurtta kaldığı cami hocalarının çocuklarının okulda ateizm propagandası yaptığını belirten Bekir, dinci baskılara karşı geliştirilen seküler reflekslerin güzel bir örneği.
İmam Hatipte okuyan 17 yaşındaki Yakup Demirel de dini terk edip aydınlanan bir ateist; kendisi aynı zamanda derneğimizin çok değerli bir gönüllüsü. Annesinin Nurcu cemaatinden olduğunu, kendisinin de geçmişte cübbe ve sarık gibi İslami kıyafetler giydiğini söyleyen Yakup, ateizme yönelişini araştırmalarına ve okuduğu kitaplara borçlu olduğunu belirtiyor. Dinsizleşmesindeki kırılma noktasının, Hawking’in Zamanın Kısa Tarihi kitabıyla başladığını söylüyor: “Evrenin, insanlığın, canlılığın bilimle açıklanabileceğini öğrendim.” Yakup, sınıfında kendisini Müslüman sanan, ama aslında deist olan onlarca genç bulunduğunu ifade ediyor.
Röportajın devamında, dinin sosyal hayattaki etkileri üzerine araştırmalar yapan Marmara Üniversitesi İlahiyat Profesörü Halil Aydınalp, önemli değerlendirmelerde bulunuyor. Gençlerin Siyasal İslamcı bir iktidarın içine doğduklarını ve bir darbe girişimine şahit olduklarını söyleyen Aydınalp, bunun bir domino etkisi yaratarak insanların kurumsal dine olan bağlılıklarını sorgulatmaya başlatmış ve gençlerde çok daha belirgin savrulmalara yol açmış olabileceğini ifade ediyor. Bu savrulmaların, dinden kopma veya aksine koyu bir dindarlık olarak ortaya çıkabileceğini belirten Aydınalp, 1000 kişiden fazla bir örneklemle yapılan bir çalışmanın sonuçlarını şöyle özetledi: “Tanrıyla bilişsel düzeyde ilişki puanları, bu örneklemde çok düşük çıkmadı. Ama davranış boyutlarında fark edilebilir düzeyde 2-3 puanlık düşüş tespit ettik.” Gençlerin dinsel bir duyguya sahip olduklarını, ama o dinsel duyguyu sosyal pratiğe geçirme düzeylerinin düşük olduğunu belirtti.
Röportajda dernek yöneticilerinden Ferial Köseoğlu da konuştu. 2010’dan bu yana Türkiye’deki ateist sayısının artmaya başladığını ve Ateizm Derneği’ne üye olanların %80’inin 20-30 yaş aralığında bulunduğunu belirten Köseoğlu, bu aydınlanmayı bilgiye erişimin kolaylaşmasına ve sosyal medyadaki bilgilendirici paylaşımlara bağladı. Non-teizmin yükselmesindeki en büyük nedenlerden birinin de, hükûmetin gençler üzerindeki baskısı olduğunu belirten Köseoğlu, “Dinci bir gençlik yetiştireceğiz söylemleri, onların başkaldırısına sebep oluyor” dedi.
Görüldüğü gibi, Siyasal İslamcıların uyguladığı dinî dayatmalar ve “dindar ve kindar” nesil yetiştirme projeleri ters tepiyor. Dinin gerçek yüzünü gören gençler, gerçek ahlaka ve çağdaşlığa ulaşma yolunda her gün biraz daha bilinçleniyor ve sekülerleşiyor. Çünkü “karar” göklerden değil, sekülerizmin göğü olan akıldan geliyor. Nazım’ın sözlerine kulak verelim: “Akın var güneşe akın! Güneşi zapt edeceğiz, güneşin zaptı yakın!”