Anlatılanlara bakılırsa, Harbin kafatası olarak bilinen iyi korunmuş eski bir insan fosili, 1930 yılında Çin’in Heilongjiang eyaletinin Harbin şehrindeki Songhua Nehri üzerinde bir köprü inşaatı sırasında keşfedildi. Geoscience Müzesinde yerini alan ve bilim insanlarına göre bilinen en büyük insan kafatası olan bu fosilin, Homo longi ya da “Ejderha Adam” adı verilen yeni keşfedilmiş bir insan türüne ait olduğu düşünülüyor. Çalışmaları 25 Haziran 2021’de The Innovation dergisinde yayımlanan bilim insanları, Homo longi’nin en yakın akrabamız olabileceğini ve insanın evrimini anlama çabalarımıza yepyeni bir yön verebileceğini söylüyor.
Hebei Geo Üniversitesi Paleontoloji Profesörü Qiang Ji, 146.000 yıl öncesine tarihlenen Harbin fosilinin, elimizdeki nadir eksiksiz insan kafataslarından biri olduğunu belirtti. Ayrıca bu fosilin, Homo türünün nasıl evrimleştiğinin anlaşılmasında ve Homo sapiens‘in kökeninin bulunmasında kritik önem taşıyan birçok morfolojik detay barındırdığını söyledi. Harbin kafatası, bilinen tüm arkaik insanlarınkinden daha büyük. Bu devasa kafatasının içerisindeki beyin, modern insanınkiyle hemen hemen aynı boyutta; ama modern insan beyninin küreselliğinden yoksun. Ayrıca H. longi, modern insanınkinden daha iri ve neredeyse karemsi olan göz çukurlarına, kalın kaş sırtlarına, geniş bir ağza ve kocaman dişlere sahip. Bu nedenle Profesör Ji ve meslektaşları, bu kafatasını yeni bir Homo türü olarak adlandırmaya karar verdi: Homo longi. Türün adı, Heilongjiang eyaletinde yaygın bir kullanım olan ve “ejderha nehri” anlamına gelen Long Jiang’dan türetilmiş.
Profesör Ji’ye göre, “Tipik arkaik insan özellikleri taşıyan Harbin kafatası, daha önce adlandırılan Homo türlerinden farklı olarak, ilkel ve türemiş karakterlerin bir kombinasyonunu sergiliyor.” Bilim insanları, kafatasının aşağı yukarı 50 yaşlarındaki erkek bir bireye ait olduğuna inanıyor. Kafatası sahibinin, taşkın yatağı bulunan ormanlık bir alanda, küçük bir topluluğun parçası olarak yaşadığı tahmin ediliyor. Çin Bilim Akademisi ve Hebei GEO Üniversitesi Primatoloji ve Paleontoloji Profesörü Xijun Ni, Homo longi’nin tıpkı Homo sapiens gibi memelileri ve kuşları avladığını, sebze ve meyve topladığını ve belki balıkla bile beslenmiş olabileceğini söylüyor.
Araştırmacılar, Homo longi’nin zorlu ortam koşullarına uyarlanmış ve bu sayede Asya’ya yayılmış olabileceğini öne sürüyor. Jeokimyasal analizler, fosilin en az 146 bin yıllık olduğunu ortaya koyuyor; bu tarih, insan türünün yoğun bir göç sürecinde olduğu Orta Pleistosen’e denk geliyor. Dolayısıyla bilim insanları, Homo longi ve Homo sapiens’in bu yüzyılda karşılaşmış olabileceği düşünüyor. Çin Bilim Akademisinde jeokimyacı olarak görev yapan Dr. Junyi Ge’nin yorumu şöyle: “Eğer Homo sapiens gerçekten Doğu Asya’ya bu kadar erken gittiyse, Homo longi ile etkileşime girme şansı bulmuş olabilir; Harbin grubunun ne zaman ortadan kaybolduğunu bilmediğimiz için, böyle karşılaşmaların sonradan gerçekleşmiş olması da mümkün.”
Araştırmacıların keşfettiği başka bir detay da, Homo longi‘nin en yakın hominin akrabalarımızdan biri (Neandertallerden bile daha yakın) olduğu. Ni, bu konuda şöyle dedi: “Genellikle Homo neanderthalis’in, kendi türümüzün en yakın akrabası olan tükenmiş bir soy hattına ait olduğu varsayılır. Bununla birlikte bizim keşfimiz, Homo longi’yi de içeren yeni tanımladığımız soy hattının Homo sapiens’in gerçek kardeş grubu olduğuna işaret ediyor.”
Ni ve ekibinin insanın yaşam ağacını yeniden inşa etmesi, Neandertallerle ortak atalarımızın çok daha eski çağlara dayandığına işaret ediyor. Ni’nin yorumu şöyle: “Homo sapiens ve Neandertal soy hatlarının ayrılma zamanı, evrimsel tarihte sanıldığından çok daha eski (1 milyon yıldan daha eski) olabilir.” Bu doğruysa, Neandertaller’den ayrılma zamanımız bilim insanlarının düşündüğünden yaklaşık 400.000 yıl önce olabilir. Araştırmacılar, Harbin kafatasından toplanan bulguların, insan evrimine ilişkin temel hususları yeniden yazma potansiyeline sahip olduğunu söylüyor. Harbin kafatasının, Homo çeşitliliğini ve bu çeşitli Homo türleri ve popülasyonları arasındaki evrimsel ilişkileri anlamamıza yardımcı olacak çok sayıda kanıt sunduğunu belirten Ni, şöyle diyor: “Uzun zamandır kayıp olan kardeş soy hattımızı bulduk.”