Üç tarafı denizlerle ve iç tarafı cehaletle çevrili ülkemiz, son 2 haftadır cehennemi yaşıyor. Tarım ve Orman Bakanlığının 8 Temmuz tarihli verilerine göre, 28 Temmuz’da Antalya’nın Manavgat ilçesinde başlayan ve Marmaris, Fethiye, Osmaniye, Adana başta olmak üzere 47 ilde çıkan 240 orman yangınının 235’i kontrol altına alındı. Menteşe, Milas ve Yatağan’ın da içinde bulunduğu Muğla’nın 5 ayrı bölgesinde ise, yetersiz hava müdahalesi sebebiyle yangınlar hâlâ söndürülebilmiş değil.
Söz konusu yangınlar kadar can yakan bir diğer konu da, “yangından mal kaçıranların” duyarsızlığı. Bilindiği üzere Orman Genel Müdürlüğü, 5 adet yangın söndürme uçağı kiralamak için 9 Mart’ta bir ihale düzenlemiş, ancak uçakları sadece 100 litre daha az su taşıdığı için THK bu ihaleye katılamamıştı. Böylece 1985 yılından 2019 yılına kadar çok sayıda orman yangınına müdahale eden ve Kurban Bayramlarında kurban derisi toplayarak cemaatlerin çok önemli bir gelir kapısını kapadığı için dinci gericilerin hedefinde olan THK devre dışı bırakılmıştı. OGM, ihaleye katılan yangın söndürme helikopterlerine ve aynı amaçla kullanılacak uçaklara uçuş garantisi vermişti.
THK uçaklarının yangınlarda neden kullanılmadığı sorusuna “atıl durumda” cevabını veren hükûmet yetkilileri, Rusya’dan günlüğü 1,3 milyon TL’ye iki adet uçak kiraladı. Ayrıca İspanya, Hırvatistan, Ukrayna, Azerbaycan ve İran gibi ülkeler de Türkiye’ye hava desteği sağlamış durumda. Bu listede Türkiye’nin olmaması son derece ironik. “Envanterimizde yangın söndürme uçağımız yoktur” açıklamasını yapan TOB Bakanı Pakdemirli, yine aynı derecede ironik olan başka bir açıklama daha yaptı: Yunanistan’ın kendilerinden uçak talebinde bulunduğunu ifade eden Pakdemirli, bu durumu değerlendirdiklerini ifade etti. Bu açıklamayı doğrulayan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Yunanistan’a 2 adet yangın söndürme uçağı gönderileceğini duyurdu. Bu absürtlüğe dikkat çekerek, Kıbrıs’a şatafatla 8 uçakla gidilirken Manavgat’taki yangına sadece 2 uçakla müdahale edildiğini belirten CHP Aydın Milletvekili S. Bülbül, Pakdemirli’ye istifa çağrısında bulundu. Tüm bu hengâmenin arasında, kendi ülkesi dışındaki bütün “mazlumlara” yardım eden cihan partisi AKP iktidarı, Somali’ye 30 milyon dolarlık hibe vermeyi de ihmal etmedi.
Asosyal devletin yangına yetersiz müdahalesi ve sorunlardan beslenmesi değil sorunları çözmesi gereken devlet yetkililerinin yangın bölgesindeki vatandaşların kafasına çay atmakla yetinmesi nedeniyle halk ve gönüllüler devreye girdi. Vatandaşlar canla başla çalışan itfaiye ekiplerine yardım etti, yangın bölgelerine bidonlarla ve şahsi araçlarıyla su taşıdı. Devlet yetkilileri sorumluluğu belediyelere yüklerken başta Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere pek çok belediye, yangın bölgelerine itfaiye ekiplerini gönderdi. Haluk Levent, Tarkan gibi pek çok sanatçı yangının söndürülmesi için bağışta bulunarak yardım organizasyonları düzenledi. İbrahim Çelikkol ve Şahan Gökbakar gibi oyuncular, bizzat sahaya inerek yangın söndürme ekiplerine en ön saftan destek verdi. Sivil halkın çabaları sosyal medyada da yankı buldu ve Twitter üzerinden bir global call (küresel çağrı) başlatıldı.
O sırada dinciler…
Gereken önlemleri almadığı gibi, afeti durdurmak için gerekli desteği de veremeyen AKP iktidarı, böylesi bir cehennem ortamında bile koltuğunun peşine düştü. #helpTurkey etiketine karşı, “Bizi dışarıya aciz gösteriyorsunuz” söyleminde bulunan iktidar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yardım çağrısı hakkında resen soruşturma başlatmasına ön ayak oldu. “Ormanlar yanmış: fidan ekeriz; hayvanlar ölmüş: parasını veririz.” diyen hükûmet yetkilileri, böylece doğaya bakış açılarını da ortaya koymuş oldu.
Antalya’ya giden Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, 30 Temmuz’da Manavgat Külliye Camisinde yağmur duasına çıktı. Yangının okuyup üflenerek söneceğini sanan Alanya İlçe Müftülüğü, “2 Ağustos Pazartesi günü öğle namazına müteakip camilerin merkezi ses sisteminden yapılacak yağmur duasına herkesin iştirak etmesi” çağrısında bulundu. 4 Ağustos’ta Antalya İl Müftüsü, Manavgat İlçe Müftüsü ve vatandaşların katılımıyla Manavgat Külliye Camii önünde yağmur duası yapıldı.
Doğanın aklıyla ve can telaşındaki vatandaşların acısıyla alay eden bir diğer ritüel de Adana’da gerçekleştirildi. Diyanet Dinî Yayınlar Genel Müdürü ve Adana İl Müftüsü, makam araçlarından yaptıkları bir Instagram paylaşımında Tanrılarından yağmur talep ettiklerini ve dualarının kabul olduğunu açıkladı: “Cuma namazı öncesinde yapılan dualar neticesinde yağdırdığı yağmurlarla bizlere bir serinlik ve nefes veren Rabbimize Hamdolsun…”
Devletin resmî kurumu böyle olunca tarikat liderlerinin de bundan farklı olması beklenemezdi elbette. Tekbir getirmenin yangınları söndürmediği, ama çok ocak söndürdüğü açık. Nice aydınları yakan yangınları görmezden gelen “Cübbeli Ahmet” lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü, orman yangınları konusunda şu hadisi paylaştı: “Hadîs-i Şerîf’te: ‘Yangın gördüğünüz zaman tekbir getirin, zira tekbir gerçekten onu söndürür’ buyuruluyor.” Kimin cehenneme gideceğini her nasılsa çok iyi bilen İhsan Şenocak’ın da yangın felaketine karşı dâhiyane bir çözüm önerisi vardı: “DİYANET yağmur duası çağrısı yapsın.”
Yangına yetersiz müdahaleye, ihmallere ve yaşanan can ve mal kayıplarına değinmeyen yandaş medya, yangının içerisinde ilahi izler aramanın ve bu yolla halkı manipüle etmenin telaşındaydı. Yeni Şafak gazetesi, 65 evin yanarak küle döndüğü Kalemler Mahallesinde sağlam kalan tek yapının bir cami olduğunu bildirdi. Yangında ihmal değil hikmet aramaya devam eden Yeni Şafak, Aşağıışıklar Mahallesinde R. A.’ya ait olan 2 katlı evin yandığını, ama evin içinde bulunan Kuran’a hiçbir şey olmadığını haber yaptı.
2008-2020 yılları arasında, ilk 8 aylık zaman aralığında ortalama 17 bin 578 hektar alan yanarken; bu yıl aynı zaman diliminde 157 bin 482 hektar alan küle döndü. Kısacası 1 kişiye 8 uçan sarayın ve 82 milyon kişiye 0 yangın söndürme uçağının düştüğü bir ülkedeyiz. Bir yanda, yanlış kaynak kullanımı neticesinde ülkeyi her türlü afete karşı savunmasız hale getiren din tüccarları; diğer yanda da, okuyup üfleyerek yangın söndürmeye çalışan dinciler var. Aslında cehennemi bu yangın felaketinde veya hayalî dünyalarda aramaya gerek yok. “Yobaz neredeyse cehennem oradadır.”