Ormanlarımız yanarken yangın söndürme uçaklarını kullanmayan, sel felaketinin baş sorumlusu HES projelerini üç beş yandaş için ölesiye savunan ve doğayla inatlaşan Siyasal İslamcılar, topu yine “takdiri ilahi” diyerek” Tanrıya attı.
11 Ağustos’ta Karadeniz Bölgesinde meydana gelen sel felaketinde AFAD’ın açıkladığı rakamlara göre Kastamonu’da 62, Sinop’ta 14, Bartın’da 1 kişi hayatını kaybetti. Sel felaketinden en fazla etkilenen yer, en çok can kaybının görüldüğü ve kayıp başvurusunun yapıldığı Kastamonu’nun Bozkurt ilçesi oldu.
Bu elim felaketin ardından Bozkurt’a giden Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Yeni Camide cuma namazı kıldırdı ve Cuma hutbesi okudu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı namazda Erbaş, “Takdir Allah’ındır; bizlere düşen her türlü tedbiri aldıktan sonra Cenâb-ı Hakkın takdirine rıza göstermektir. Maddi ve manevi sebeplerin tamamına başvurduktan sonra Rabbimize tevekkül etmektir.” ifadelerini kullandı. Erbaş tarafından kıldırılan cenaze namazının ardından konuşan Erdoğan, “Her nefis ölümü tadacaktır.” ayetini hatırlatarak şunları kaydetti: “Bunun nerede, nasıl olacağı belli değil. Tıpkı, Fatih kardeşimizde de olduğu gibi. Şöyle bir sorulsa ‘böyle bir şey olur mu?’ diye, kimse nerede, nasıl olacağını veya hocamızın da okuduğu ayette ifadesini bulan, ‘ne zaman olacağına dair’, bunu ifade etmek mümkün değildi.”
Öte yandan sel felaketinin 62 can aldığı Kastamonu’da inşa edilen HES’lere ilişkin iddialar sürüyor ve yetkili ağızlar bu konuya hiç değinmiyor. Kastamonu’da sel felaketinin büyümesine neden olduğu iddia edilen Ebru Hidroelektrik Santrali için, yargının 2013 yılında “Evler zarar görebilir” gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdiği, ancak Bakanlar Kurulu kararıyla acele kamulaştırma yapıldığı öğrenildi.
Avukat Seçil Ege sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, Kastamonu İdare Mahkemesinin kararını aktararak, ilerleyen tarihlerde söz konusu HES’in inşaatına devam edildiğini ifade etti. Ege, “Konuyu takip eden avukatın çabasıyla çok kısa bir süre durdurulsa da proje, ÇED’e hiç tabi olmadan, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararları hiçe sayılarak faaliyete geçti” dedi.
İlçenin neden bu kadar büyük bir yıkımla karşılaştığı hakkındaki iddialar bunlarla sınırlı değil. Tomrukların köprüleri tıkadığı ve felaketten kısa süre önce yapılan anonslarla halkın yanlış yönlendirildiği de bölge halkı tarafından dile getiriliyor.
Bir ülkenin seçilmiş politikacılarının görevi, konumları her ne olursa olsun, dini duygulara hitap ederek vatandaşların gerçek sorunu görmesini engellemek ve bu yolla kendi suçlarını aklamak değildir; bilimsel bilgi gerektiren böylesi konularda asıl yapılması gereken uzmanların sözünü dinlemek, iddiaları araştırmak, aydınlatmak ve gerekli önlemleri almaktır. Bunlar yapılmadığı takdirde, doğal afetlerin çok sık görüldüğü ülkemizde bu tarz felaketlerle yüzleşmeye ne yazık ki devam edeceğiz. Hiçbir dua ve ritüel de acıları dindirmeye yetmeyecek.