Makalelerimizdeki ve Ateist Gazetenin sütunlarındaki yeri artık rezervli olan DİB ve başkanı Ali Erbaş, yine yeni yeniden karşımızda. Geçtiğimiz haftalarda adli yıl açılışında dua etmesi ve 30 Ağustos Zafer Bayramı protokol sırasında Genelkurmay Başkanının önüne geçmesiyle gündem olan Erbaş, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle yeniden Diyanet İşleri Başkanlığına atandı. Atamasını “Daha bir aşk ve heyecan ile yeniden Bismillah” ifadesiyle karşılayan Erbaş, toplumsal hayata müdahale etmeye kaldığı yerden devam ediyor.
Türkiye genelinde konuşlanmış 20 bin Kuran kursu Erbaş’a yetmemiş olacak ki, geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı: “TDV (Türkiye Diyanet Vakfı) öğrenci yurtları, gençlik merkezleri, cezaevleri, hastaneler, YURT-KUR, üniversite kampüsleri vb. yerlerde Kuran kursları açıyoruz.”
Tanrı-Oğul-Kutsal Okul triosuyla şeriat teslisini hayata geçirmeye ant içmiş görünen DİB, zihinsel gelişimi soyut kavramları anlayabilecek düzeyde olmayan 4-6 yaş grubu çocuklara yönelik Kuran kurslarının zorunlu eğitimden sayılması ve 13-18 yaş aralığındaki gençlere yönelik yaz Kuran kurslarının açılması için harekete geçti. Geleceğe değil geçmişe bakarak yapılan bu karanlık planlar, Diyanet’in hazırladığı 2021 Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporunun “Eğitim Hizmetlerine Yönelik Planlanan Faaliyetler” başlıklı kısmında yer buldu. Söz konusu raporun ilgili kısmında, “4-6 yaş grubu Kur’an kurslarının okul öncesi zorunlu eğitimden sayılmasına yönelik MEB ve ilgili akademisyenlerle toplantı gerçekleştirilecektir.” ifadesi yer aldı. Neredeyse kundaktaki bebeklere kadar genişletilen kindar ve dindar nesil projesinin bu yeni ayağının uygulamaya konulması halinde Kuran kursları, okul öncesi eğitimi de içine alan ilköğretimin bir parçası olacak, hatta ilk basamağı haline gelecek.
Raporun değinmeye değer bir diğer kısmı da 13-18 yaş grubuna yönelik Kuran kurslarıyla ilgili. Şimdiye kadar sadece yaz döneminde verilen Kuran kurslarının daha küçük yaştaki çocuklara yönelik olduğu biliniyordu. Yaptığı son çalışmalarla birlikte yaş aralığını genişletmeyi hedefleyen Diyanet, gençlere verilen dinî eğitimin yaygınlaştırılmasına yönelik çok sayıda çalışmayı da raporuna ekledi. Bunlardan bazıları şöyle: “Yaygın din eğitimi bağlamında erken çocukluk dönemi din ve değerler eğitiminde gelecek perspektifi konulu çalıştay düzenlenmesi, çalışan gençliğe yönelik yaygın din eğitimi içerik ve planlama çalışmaları yapılması ve 4-6 yaş grubu Kuran kursu öğreticilerine yönelik tezli veya tezsiz yüksek lisans programı açılmasına yönelik 29 Mayıs Üniversitesi ile toplantı yapılması.”
Türkiye’nin senatosu haline gelen sosyal medyada, özellikle 4-6 yaş grubu çocuklara yönelik hamleler gündem oldu. Bunun üzerine DİB sosyal medya hesabından “yanlış anlaşıldığına” dair bir açıklama yapmak zorunda kaldı: “Amaçlanan, Kur’an kurslarının zorunlu hale getirilmesi değil, Diyanet İşleri Başkanlığı 4-6 yaş Kur’an kurslarını tercih eden velilerin çocuklarının da zorunlu olarak düşünülen okul öncesi eğitimi almış kabul edilmeleridir.”
DİB’in laik eğitim sistemine yönelik üst üste gerçekleştirdiği bu gerici hamlelere Eğitim-İş Sendikasından sert tepkiler yağdı. Hatay 1 No’lu Şube Başkanı Mustafa Günal yaptığı açıklamada, AKP iktidarının uygulamalarının laik eğitimin temel niteliklerini değiştirmeye yönelik olduğunu belirterek, “4-6 yaş grubu çocuklara yönelik Kuran kurslarının ‘zorunlu eğitimden sayılmasına’ yönelik plan kabul edilir değildir” ifadelerini kullandı. Değiştirilen müfredatın, hazırlanan ders programlarının ve kitapların bilimsellikten uzak, çağdaş ve laik ölçütlerden yoksun olduğuna da değinen Ünal, ülkemizdeki bütün seküler bileşenlerin gerçekleşmesini istediği şu öneride bulundu: “Tüm okul kademelerinde zorunlu din dersleri kaldırılmalı, din dersleri seçmeli ders olarak okutulmalıdır.”
Kuran kursları ülkemizde yeni değil. 1965 yılında tümüyle yasal zemine oturtulan bu kurslar 1971’den sonra yaygınlaşmaya başladı. Daha fazla yerde ve daha küçük yaşta çocuklar için Kuran kursu açmak, siyasal İslamcıların ve dincilerin şaşmayan gündemi. Türkiye’de 20 yıl önce 3 bin olan Kuran kurslarının sayısı, 2020 sonu itibarıyla 20 bine yaklaştı. Bu sayının 3.146’sı derneklere, 344’ü de vakıflara ait. 1.340 Kuran kursunun belediyelere ait olması daha da dikkat çekici, çünkü Anayasamızın laiklik ilkesi gereği devlet kurumlarının, mahalli idarelerin (belediyelerin) ve kamu tüzel kişiliklerinin kamu hizmetlerinde dinsel nitelikte faaliyet yürütmesi yasak. 5 Temmuz-20 Ağustos döneminde verilen kurslarda 4-22 yaş aralığındaki bir milyon 900 bin genç ve çocuk ders alırken, bu eğitimler için 110 bin ‘din adamı’ seferber edildi. Tüm bu kursların kamuya maliyetine dair yapılmayan açıklamalar, her yıl bütçesinin neredeyse tamamı personel giderlerine ayrılan DİB’in 13 milyar liralık bütçesine ek ödenek istemesini akıllara getirdi. Yaklaşık 100 yıl önce yasaklanan ve yeniden açılması anayasal suç olan tekke ve zaviyeler günümüzde altın çağını yaşıyor. 21. yüzyılda hâlâ bodrum katlarında ve merdiven altlarında sıbyan okulları, çocukların fiziksel ve cinsel tacize uğradığı Kuran kursları gerçeği var. BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre, 2015 yılında 554 olan 4-6 yaş arası Kuran kursu sayısı, 2020 tarihi itibariyle 5575’e ulaşarak MEB’in anaokulu sayısını ikiye katladı. Bu köhne kurslarda eğitim gören çocukların sayısı ise, 2015-2020 yılları arasında %1091 artarak 180 bini aştı. Ayrıca OECD’nin “Bir Bakışta Eğitim-2019” raporuna göre Türkiye, okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranı bakımından 30 ülke arasında son sırada yer aldı.
Görüldüğü üzere Ortaçağ karanlığının ampülleri, dinciliği toplumun her alanına ve her yaştan kesimine yaymak için elinden geleni yaparken, en geri dönüşümsüz hasarı laik eğitim sistemine veriyor. Fakat bu devran elbet bir gün dönecek; karanlığın sonu ışık, dinlerin sonu da bilimsel aydınlanma olacak!