Yer bilimi alanında uzman Prof. Dr. Celal Şengör kamuoyunda, özellikle Fatih Altaylı’nın HaberTürk’te yaptığı ve İlber Ortaylı’nın da konuk olduğu programlar sayesinde tanınmıştı. Yine böyle, bilim konulu bir programda Şengör’ün “Hazreti Musa’nın yaşadığına ilişkin bir bilimsel kanıt yok.” şeklindeki açıklaması, halkın bir kısmının benimsediği dinî değerleri alenen aşağılamak suçu kapsamında değerlendirildi. Profesör, hakkında açılan soruşturma nedeniyle ifade vermek üzere tatilini bırakıp İstanbul’a geldi. Cumhuriyet’in haberine göre savcının da tatilde olduğu öğrenildi.
Şengör hakkında suç duyurusunda bulunan savcının, Gülşen için hapis cezası isteyen Türkşad Kunthan Uçuk olması zannediyoruz ki pek çok kimsece manidar bulundu. Şengör’le ilgili bu gelişmeler, uluslararası bilim ve akademi camiasında da yankı uyandırdı. Fransa, Almanya, Avusturya, İskandinav ülkeleri, Danimarka ve İtalya bilim akademileri yayınladıkları bildirilerde Prof. Dr. Şengör’le ilgili yaşanan kötü gelişmeleri kınadı. İtalya Bilim Akademisinin yayınladığı mektupta, Galileo’nun yargılanması hatırlatıldı. Amerikan Bilimler ve Tıp Akademileri İnsan Hakları Komitesi, Celal Şengör’ün arkasında durduğunu ve “Şengör’ün sadece ifade özgürlüğü hakkını barışçıl bir şekilde kullanması nedeniyle kovuşturma veya diğer yasal sonuçlarla karşılaşmamasının sağlamasını” dilediklerini duyurdu.
Yaşanan bu can sıkıcı gelişmenin ertesinde söylenecek şey basittir: Bilimin dinsel dogmalar peşinden gitmesini, bu dogmaları incitmemesi ve hatta desteklemesini beklemek, bilimin kendisine ihanettir. Bilim, düşünce ve düşünceyi ifade özgürlükleri ile laikliğin olduğu yerlerde dallanıp budaklanmıştır, bunun aksini beklemek insanlık tarihini bilmemek anlamına gelir. Bilim, dinlerin hizmetine sunulamaz, bunun yapılmasına izin verilmemelidir.