T24’ün haberine göre Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan Anayasa Mahkemesinin, başörtüsünü sorun olmaktan çıkarmak amacıyla son on yılda gerçekleştirdiği önemli görevlerden bahsetti. Ayrıca “yaşama hakkından ifade özgürlüğüne kadar, adil yargılanma hakkından örgütlenme özgürlüğüne kadar, özel hayata saygı hakkından mülkiyet hakkına kadar bütün anayasal hak ve özgürlüklerle ilgili, bütün bu hak ve özgürlükleri güvenceye alan” bir kurum olarak hareket ettiklerini iddia eden Arslan, bu istikamette devam edileceğinin sinyalini verdi.
Tüm bu açıklamalardan anlaşılıyor ki laiklik denince Sayın Arslan’ın aklına yalnızca türbanlı yurttaşlar gelmekte, farklı inanç ya da inançsızlık biçimleri ise yok sayılmaktadır. Dine hakaretin, halkın inançlarına yönelik eleştirinin “düşünce ve düşünceyi ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirilmediğini hatırlatıyoruz.
Laik bir devlette olmaması gereken “Diyanet” kurumu, tümüyle İslam inancına mensup kimselere hizmet etmektedir. Üstelik bu hizmetleri hazineden ayrılan bütçeyle yapması da sorunlu bir durumdur. Diyanet’in, Müslüman olmayan vatandaştan da alınan vergilerle ayakta durmasına rağmen yine aynı vatandaşları hor görmesi ve hatta aşağılaması yaman bir çelişkidir. Alevi köylere cami yapıp aynı yerlere cemevi yapılmasına karşı çıkmak da öyle… LGBTİ+’ların yaşamlarının, Lut kavmi anlatısına dayandırılarak nasıl zorlaştırılmak istendiğinin de farkındayız.
Tüm bu çelişkili durumlar, ciddi hak ihlâllerine sebep olmakta ve devletin tarafsızlığına gölge düşürmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, laik bir devlettir. Bunu her fırsatta haykıracağız ki ekmek gibi ve su kadar gerekli laiklik daha fazla darbe almasın.