İran’da Mahsa Amini’nin polis gözetimi altında ölmesiyle başlayan gösterilerde birçok kişi hayatını kaybetmişti. Protestoların çeşitli şekillerde, uzun süredir devam ettiği İran’da yönetim sert tedbirlerle birçok kişiyi fişlemişti. 30 Kasım 2022’den bu yana 238 okulda 5 binden fazla kız çocuğu zehirlenmişti. İran’daki Şiilerin şeriatla yönettiği bu vahşet ortamında dayatılan İslami kuralları istemeyen kişiler, devletin acımasız yönüyle karşı karşıya gelmektedir. Cumhuriyet gazetesinin haberine göre, insanların hayat tarzına müdahale eden bu yönetim biçimi başörtüsü takılmaması hâlinde, caddeler ve açık alanlarda polisin kadınları izleyip ceza keseceğini kamuya ait medya organlarından Mizan’da duyurdu. Şeriatı “gavur icadı”yla koruyan(!) İran, bu acziyetle kadınları da güya korumaya çalışıyor fakat onları asıl kendi yönetiminden koruması gerektiğini bilmiyor. Bu hâliyle George Orwell’ın 1984’ündeki Büyük Birader’i aratmıyor. Türkiye’deki tarikat ve cemaatler de bunca ölümün yaşandığı İran’a karşı bir eleştiri dahi sunamıyor. Diyanet ise yanı başımızda vuku bulan bu dinî kargaşadan haberi yokmuş gibi davranıyor, ellerinde yeterli güç ve kitle olsa İran gibi bir yönetime dönüşebileceklerinin korkusunu halka yayıyor.