Bitkiler, MSS (Merkezi Sinir Sistemi) ve ağrı reseptörlerine sahip değil. Bu bilginin ışığında teorik olarak “Dış uyaranlara karşı ‘acı verici’ bir şey olarak tepki veremezler.” diye düşünebiliriz. Ancak yapılan çalışmalar, bu teorik yorumlamaya farklı bir bakış açısı kazandırdı.

Öncelikle bitkiler hakkında yanlış bilinen doğrulardan birkaçına değinelim ve onları daha iyi anlayabilelim. Dünya’daki oksijenin %90’ını algler üretir. Kalan %10’luk kısmı ise, yeşil bitkilerin fotosentezi ve suyun ışıkla oksijen-hidrojene ayrılmasıdır. Günümüzde özellikle kentleşme ve sanayileşmenin olduğu bölgelerde, oksijen döngüsünü olumsuz yönde etkileyecek kirleticilerin varlığına rağmen Dünya’daki oksijen miktarında henüz önemli bir değişiklik olmamıştır. Sıkça unutulan bir diğer bilgi ise ağaçların da oksijenli solunum yapan canlılar olduğu gerçeği. Gece olduğu zaman ağaçlar da aynı bizler gibi oksijen tüketerek karbondioksit üretiyor. Bu sebeple ağaçlar, gündüzleri ürettiği oksijenin önemli bir kısmını gece zaten tüketiyor. Yine de araştırmalar gösteriyor ki ağaçların ürettiği oksijen, tükettiği oksijenden 10 kat fazla! Bu sebeple yukarıda bahsettiğimiz kalıbı “Ağaçlar da Dünya’nın oksijen kaynaklarındandır.” olarak değiştirmek daha doğru olacaktır. Ancak tüm bu veriler ile bitkilerin önemsiz olduğu ve tahrip edilebileceğini söyleyemeyiz. Bitkiler sadece oksijen kaynağı değildir ve doğa için azımsanamaz birçok öneme sahiptir. Denizlerin kirletilmesi bu canlıları etkiler ise Dünya’nın asıl oksijen kaynağı da zarar görebilir. Bu durum, bütün canlılara zarar verir. Bu nedenle insanoğlu denizleri -algler ve bitkileri- korumak zorundadır!

Giriş

       Dünya’mız birçok bitkiye ev sahipliği yapmakta. Bazıları kıyı kızılçam ağaçları gibi yüzlerce metre boya ulaşırken diğerleri etçildir, böcek ve küçük memelileri yer. Bitkilerin duyguları olup olmadığı veya acı hissedip hissetmediklerini düşünmeden önce insan duygularını tanıyalım.  İnsanlar; korku, mutluluk, şaşırma, iğrenme veya üzüntü gibi çok çeşitli duygulara sahipler. Bu duygular beyin tarafından yorumlanır ve insanların belirli şekillerde tepki vermelerine neden olur. Ancak insanlar, diğer tüm hayvanlardaki duyguları tam olarak anlayamamıştır. Örneğin, kendisini bir insanın bileği ve kolunun etrafına saran bir yılan, sevgi veya mutluluk hissini yaşamıyor olabilir. Soğukkanlı olan bu canlı, insan vücudunu kullanarak sadece kendisini sıcak tutmak istiyor olabilir. Gülümsüyor gibi görünen bir köpek “mutlu” olmayabilir. Görünüşleri duygularla karıştırmamak önemlidir. En iyi örneği de çevremizdeki insanlardır. Onları gözlemlerken görünüşleri ile hisleri arasında bir bağlantı kurmaya çalışmak büyük ihtimalle yanılmamıza neden olacaktır.

Bulgular ve Sonuç

Acı duymayı/hissetmeyi tanımlayacak olursak: İnsanların anladığı/anlayabildiği şekliyle acı, yalnızca uygun biyolojik araçlara sahip canlılar tarafından hissedilebilendir. Bitkiler duyguları hissedemez çünkü işlemek ve tepki vermek için karmaşık duyu mekanizmaları, zeka ya da buna uygun anatomik sistemleri yoktur.

Çok basit bir mantık yürütecek olursak: Bir insanın acıyı algılayan mekanizması şu veya bu nedenle bir zarar görse acıyı algılayamaz ve bunun sonucunda ağır bir yaralanmada bile acı hissetmez. Beyin bu durumda acıyı yorumlayamadığı için yaralanan kişi buna tepki vermeyecek sadece yaralanan bölgedeki tahribata bağlı tepkiler (kanama gibi) oluşacaktır. Bitkiler bu sisteme sahip olmadığı için acı veya ağrı hissetmiyor ama onlarda tahribata bağlı tepkiler gözlemlenebiliyor. Duyguları anlayacak bilinç veya biyolojik sistemler olmadan, bitkiler duyguları hissedemez. Bilim insanları, bitki bilincinin leh ve aleyhinde birkaç argüman sundular. Bitkiler, insanlar ve diğer hayvanların acıyı hissettiği şekilde acıyı hissedemez. Dış uyaranları acı verici bir şey olarak yorumlayacak ağrı reseptörleri, sinir ve merkezi sinir sisteminden yoksundurlar. Fakat bu, bitkilerin çevrelerindeki dünyayı yorumlayamayacakları anlamına gelmez.

Örneğin araştırmalar bitkilerin, hayvanların onları ne zaman yediğini fark ettiğini keşfetti. Thale tere bitkileri, onları yiyen otçullara tepki olarak hardal yağı yayar. Hatta bazı araştırmalar, bitkilerin sadece yapraklarını yiyen tırtılların sesine tepki verdiğini bile ortaya çıkarmıştır. Hadany, bu seslerin bazı hayvanlar – yarasalar, güveler ve fareler gibi – bitkinin ve bitki türlerinin durumunu anlamalarına  yardımcı olabilmesinin mümkün olduğunu ve “Bu seslerin çoğunlukla 40 ila 80 kilohertz arasında olduğunusöyledi. (İnsanlar genelde 16 kilohertz’i duyar.) Bir bitki insan menzilinde ses çıkarsaydı tıpkı böyle bir ses çıkardı. Bitkilerin bu sesleri nasıl çıkardığı henüz net değil ancak bilim insanları bunun kavitasyonla bağlantılı pasif bir süreç olduğunu düşünüyorlar. Bu, stres altındaki bitkilerin sirkülasyon sistemlerinde hava kabarcıkları oluşturarak titremelerine neden olan zamandır ve farklı bitkilerin de farklı sesler çıkardığı gözlemlenmiştir.  Bazı bitkilerde de tepki olarak hardal yağları da yaydığı gözlemlendi

Toparlayacak olursak bitkilerin uyarana duyarlı olduğu, çeşitli deneylerle gözlemlenmiştir. Bazı bilim insanlarına göre bitkiler, acıyı hisseder ama buna tepkileri farklı şekillerde olabilir. Dokunma bitkisi deneyinde, dokunmaya duyarlı olduğu ve bu nedenle hafızayı temsil ettiği, dolayısıyla bitkilerin deneyimleyerek öğrendiği gözlemlendi. Ancak bitkiler en ufak bir dokunuşu hissedebilseler de “acı” hissedip hissetmedikleri hâlâ tam olarak bilinmiyor. Acı hissinin, bitkilerde bulunmayan bazı reseptörler tarafından gözlemlenen bir tür savunma mekanizması olduğu, yaygın görüş olmaya devam ediyor.