Son yıllarda artan kamu harcamalarıyla dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanlığı, 2018 yılından bu yana yıllık takvimler için toplam 136,9 milyon lira harcayarak kamu kaynaklarının ne kadar büyük bir payını aldığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Son olarak 2024 yılı takvimleri için İhlas Holding ile yapılan 44 milyon 155 bin liralık anlaşma, kamu harcamalarının dağ gibi bir gerçekliği olarak karşımıza çıkıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığının yıllık takvimler için bu kadar büyük bir bütçe ayırması, kamu harcamalarının nasıl bir öncelik sıralamasına sahip olduğunu sorgulatıyor. Başkanlık, 44,1 milyon liraya mal olan 2024 yılı takvimleri ile birlikte son beş yılda toplamda 136,5 milyon liralık harcama yapmış. Bu durum, kamunun bütçesini nasıl değerlendirdiğimize dair önemli bir pencere açıyor.
Din hizmetleri ve yaygın din eğitimi için ayrılan kaynakların, diğer birçok önemli kamu hizmetini geride bırakacak kadar yüksek olması ise düşündürücü bir durum. Toplumun eğitim, sağlık ve altyapı gibi temel ihtiyaçlarının yanı sıra kültür, sanat, bilim ve teknoloji gibi alanlar için ayrılan bütçelerin, din hizmetleri ile eğitime ayırdığımız bütçeyi geride bırakması, kamunun önceliklerini sorgulamamız gerektiğine işaret ediyor.
Ayrıca, İhlas Holding’in kamuyla olan bu büyük işbirliği, gazetecilik etiği ve bağımsızlığı açısından da soru işaretleri uyandırıyor. İhlas Holding’in Türkiye Gazetesi ile ilişkisi ve holdingin ‘iktidara yakın’ olarak nitelendirilmesi, kamu kaynaklarının nasıl dağıtıldığı konusunda şüpheleri artırıyor. Bu durum, medyanın bağımsızlığının ve kamunun denetiminin ne kadar sancılı bir noktada olduğunu gösteriyor.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının açıkladığı verilere göre, din hizmetleri ve yaygın din eğitimi için ayrılan bütçenin kültür, sanat, bilim ve teknoloji gibi alanlara göre çok daha yüksek olması, toplumsal önceliklerin nasıl bir sıralamaya tabi tutulduğunu gösteriyor. Orman koruma, bağımlılıkla mücadele, kayıt dışı ekonomiyle mücadele gibi alanların bile daha düşük bütçelerle yetinmek zorunda kaldığı bu tabloyu her mecrada eleştirmeye tüm okurlarımızı davet ediyor, kamuda tasarrufun ve önceliklerin yeniden değerlendirilmesinin, toplumun genel çıkarlarının gözetildiği bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğinin altını çiziyoruz. Ve ekliyoruz: Devletin görevi din hizmetleri sunmak değildir.