Milli Eğitim Bakanlığı, ortaokul ve liselerde okutulacak olan “Türk Sosyal Hayatında Aile” adlı seçmeli dersin müfredatını açıkladı. Ancak, söz konusu müfredat eleştiri oklarını üzerine çekmeye aday gibi görünüyor. 72 saatlik öğretim programında, özellikle ortaokul seviyesinde “Ailenin Önemi” ünitesinde yapılan vurgular, sadece fıtrata uygun aile kavramını işlemekle kalmayıp, aynı zamanda aile kültüründeki bozulmaların toplumsal yapıya olumsuz etkilerini vurguluyor. Bu yaklaşımın öğrencilere sadece belirli bir bakış açısı sunma riskini taşıdığına dikkat çekmek önemli.
Dersin “Aile Olmak” ünitesinde ise öğrencilere doğum, ad koyma törenleri, düğün, iftar sofraları ve bayram kutlamaları gibi olay ve durumları içeren film, belgesel ve edebi eserleri araştırmaları öneriliyor. Bu, öğrencilere çeşitli kültürel yönlerden aile yapısını anlamaları için fırsat sunabilir ancak bu konuların seçmeli bir dersin merkezine yerleştirilmesi, daha temel konuların geri planda kalmasına neden olacak gibi görünüyor. Ünitede, öğrencilerin ailenin bir araya gelmesini konu edinen film, belgesel ve edebi eserleri araştırması sağlanacağı belirtiliyor. Bu, olumlu bir yaklaşım olarak görülebilir. Ancak, bu eserlerin ailenin çeşitliliğini yansıtmasına dikkat edilmesi gerekiyor. Örneğin, tek ebeveynli aileler, eşcinsel aileler ve farklı kültürlerden aileler de bu eserlerde yer almalıdır.
Dersin içeriğinde ayrıca Orta Asya Türk devletlerinde kadın hakları, İslam Hukuku’nda aile kurmanın şartları, Selçuklu Dönemi’nde aile yapısının özellikleri, Osmanlı Devleti’nde aile yapısına etki eden unsurlar ve Cumhuriyet dönemindeki hukukî düzenlemeler gibi tarihî ve dinî unsurların işlenmesi, dersin eleştiri oklarına hedef olmasına neden olabilir.
Liselerdeki “Tarihsel Süreçte Türk Aile Yapısı” ünitesinde ise, İslamiyet öncesi dönemin etkileri ve İslamiyet’in kabulünden sonraki küçük değişimlere vurgu yapılması, dersin daha çok dinî bir perspektife kayabileceği endişesini doğuruyor.
Son ünite olan “Türk Aile Yapısının Karşılaştığı Güncel Sorunlar” ise günümüzdeki aile yapısının durumu, dağılan ailelerde ortaya çıkan problemler, yalnızlaşan yaşlılar ve ailelerdeki engelli bireyler gibi konuları işleyerek güncel toplumsal sorunlara odaklanacaksa da bu ünite içindeki çözüm önerilerinin nesnel ve bilimsel bir temele dayanıp dayanmadığı önemli bir soru işareti olarak karşımıza çıkıyor.
Bu tür bir dersin, eğitimin hükûmet tarafından makbûl kabül ettiği yaşam biçimlerini ve uygun bulduğu inanç sistemini dayatmak amacıyla araçsallaştırılmasının son örneği olacağı açık.