Fetullah Gülen, 1941 yılında Erzurum’da doğdu, bir süre vaizlik ve sonrasında imamlık yaptı. İnsanları manipüle etme yeteneği sayesinde kısa sürede etrafında bir cemaat topladı. İnsanları Allaha hizmet ettiğine ve gerçek bir Müslüman olduğuna inandırdı. Öyle başarılı oldu ki yıllar sonra ardında bıraktığı miras, Türkiye’ye karşı girişilen en büyük ihanetlerden biri olarak tarihe kazındı. Gülen, yalnızca dini bir lider olarak değil, devletin damarlarına sinsice sızan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni içten çökertmeye çalışan bir terör örgütünün lideri olarak anılacak. Gülen’in başında olduğu FETÖ, ülkenin en köklü kurumlarını felç etmeyi, demokrasiyi yok etmeyi ve Türk halkını karanlığa sürüklemeyi hedefleyen, devasa bir komplo örgütlenmesiydi.
Devlete Sızma: Gülen’in Yıkıcı Stratejisi
Gülen, 1970’li yıllarda vaiz olarak başladığı yolda, dini bir maske altında devlete karşı gizli bir savaş başlattı. Kurduğu “Hizmet Hareketi” aslında devlete sızma, kurumları ele geçirme ve Türkiye’nin laik ve demokratik düzenini yıkma planının örtüsüydü. Yurtlar, dershaneler ve okullar aracılığıyla hem yerli hem de yabancı destekçiler devşirildi. Ancak bu yapının asıl amacı, eğitim ve hoşgörü değildi; aksine Türkiye’yi içten fethetmek, devleti paralel bir yapıyla ele geçirmekti.
Gülen’in takipçileri, 1980’lerden itibaren devletin kritik noktalarına sızmaya başladı: Yargı, emniyet, ordu ve bürokrasinin içine yerleşen FETÖ mensupları, bu kurumları içten ele geçirerek, devleti felç etmeye yönelik adımlar attılar. Gülen, devletin en mahrem kurumlarına sızan bu hain ağ ile Türkiye’nin güvenlik ve adalet sistemini kendi karanlık emelleri doğrultusunda manipüle etti.
Ergenekon ve Balyoz Kumpasları: Türk Ordusuna Darbe
Gülen’in en büyük darbelerinden biri, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik düzenlenen Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile geldi. Bu sahte davalar, Türk ordusunun vatansever subaylarını ve ülkenin milliyetçi ve laik aydınlarını sahte belgeler ve uydurma delillerle tasfiye etmeyi amaçladı. Türk ordusunu zayıflatmak ve milliyetçi unsurları ortadan kaldırmak için başlatılan bu hukuksuz operasyonlar, binlerce insanın hayatını mahvetti. Masum insanlar yıllarca hapishanelerde çürüdü, kariyerler yok edildi, aileler parçalandı. Bu operasyonlar, Gülen’in Türkiye’yi kontrol etmek için her türlü hainliği yapabileceğini gösterdi.
Gülen hareketi, devleti ele geçirme çabasında, hukuku ve adaleti pervasızca kullanarak masumları suçlu ilan etti. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni felç eden bu kumpas davaları, Gülen’in gerçek yüzünü ortaya koyan en net örneklerden biriydi.
15 Temmuz Darbe Girişimi: Bir Milletin İhanetle Yüzleşmesi
Gülen’in hain planlarının zirve noktası, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi oldu. FETÖ’ye bağlı ordu mensupları, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini devirmeye, demokrasiyi ortadan kaldırmaya ve Gülen’in emellerine hizmet edecek bir dikta rejimi kurmaya kalkıştı. Bu kanlı darbe girişiminde, 251 vatansever hayatını kaybetti, binlerce insan yaralandı. Gülen’in Amerika’dan yönettiği bu ihanet girişimi, Türk milletine karşı işlenmiş en büyük suçlardan biri olarak tarihe geçti.
Darbe girişimi sırasında, Gülen’in askerleri, halka silah doğrulttu, TBMM bombalandı, köprülerde siviller kurşunlandı. Yüzlerce masum insanın ölümüne sebep oldu. Bu girişim, Gülen’in Türkiye’yi bir terör örgütü aracılığıyla nasıl esir almak istediğini net bir şekilde gözler önüne serdi. Ancak milletin cesareti ve direnişi sayesinde bu hain girişim başarısız oldu. Gülen, kanlı bir darbenin arkasındaki asıl faildir ve bu suçlarıyla tarihte en alçakça anılacak isimlerden biri olmuştur.
FETÖ: Dini Maskenin Altındaki Terör
Fetullah Gülen’in liderliğindeki FETÖ, barış ve hoşgörü söylemleri altında, dünyaya en tehlikeli terör örgütlerinden birini pazarlamaya çalıştı. Bu yapı, dini duyguları sömürerek, binlerce insanı kendi karanlık emellerine hizmet ettirdi. FETÖ’nün asıl amacı, Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etmek, halkı köleleştirmek ve kendi totaliter rejimini kurmaktı. Dini bir cemaat görüntüsü altında büyüyen bu örgüt, terörist bir yapı olarak milyonlarca insanın hayatını etkileyen yıkıcı faaliyetlerde bulundu.
Fetullah Gülen, sadece bir lider değil, devleti ele geçirmeye çalışan bir teröristtir. Kendi çıkarları uğruna, dini değerleri ve insanları manipüle eden, devleti zayıflatan, kumpas davalarıyla masumları hedef alan, kanlı bir darbe girişiminin mimarı olarak tarihe geçmiştir.
Gülen’in Ardından: Bir İhanetin Sonu
Fetullah Gülen’in ölümü, onun karanlık ve hain planlarının sona ermesi anlamına geliyor. Ancak ardında bıraktığı yıkım, Türkiye’nin hala mücadele ettiği bir miras. Onun adı, artık sadece bir dini lider olarak değil, terörist bir yapı kurarak Türkiye’ye ihanet eden biri olarak anılacaktır. Gülen’in ölümüyle bir devrin kapandığı söylenebilir, fakat bıraktığı zarar uzun yıllar boyunca onarılamayacak derin yaralar açmıştır. Yaşadığımız tüm bu kötü yıkımlar bize laik cumhuriyetin önemini bir kez daha göstermiştir. Tarikat ve cemaatlerin dış güçlerin kullanımına açık olduğunu ve devletin içine sızarak ülkeyi yok olmanın eşiğine taşıyabileceği asla unutulmamalıdır. Evet Gülen öldü ama fikirlerini yaşatan ve onun yolundan yürüyenlere engel olmak yine bize düşüyor.
Haber Kaynağı