
16 Nisan, Türkiye’de düşünce ve inanç özgürlüğü adına atılan cesur adımların bir sembolü olarak hafızalara kazınmıştır. 2014 yılında, Ateizm Derneği’nin resmi kuruluşu, geleneksel inanç kalıplarıyla örülü bir coğrafyada alternatif fikirlerin sesini duyurmak, varlıklarını fark ettirmek ve entelektüel muhalefete zemin hazırlamak açısından tarihsel bir dönüm noktası oluşturmuştur.
Bu dernek, salt bir sivil toplum hareketinin ötesinde, anayasal çerçevede korunan düşünce özgürlüğünün somut bir yansımasıdır. Ancak bu ilerici adımın atılması, zahmetli ve sancılı bir sürecin başlangıcını da işaret etmiştir. Derneğe yönelik uygulanan baskılar, hedef göstermeler, toplumsal önyargılar ve zaman zaman karşılaşılan hukuki engeller, bu yolculuğun ne denli çetin olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
Verilen mücadele, yalnızca bir fikir savaşını değil; aynı zamanda varoluşun, insan olmanın sorgulandığı entelektüel bir meydan okumayı temsil etmektedir. Düşüncelerini özgürce ifade edebilmek, sorgulamaktan utanmamak ve farklılıkları kucaklamak arzusuyla yola çıkanlar, özgürlük, eşitlik ve vicdan gibi evrensel ilkeler uğruna dimdik ayakta kalmayı başarmışlardır.
Günümüzde mücadele devam etmektedir. Her geçen gün daha fazla insan, eleştirel düşüncenin, sorgulamanın ve bireysel farklılıkların vazgeçilmez haklar olduğunu kavramaktadır. Böylece 16 Nisan, sadece bir derneğin kuruluş yılı değil; aynı zamanda özgürlüğün, entelektüel direnişin ve cesur bir varoluş mücadelesinin ölümsüz sembolü hâline gelmiştir.