
1920 ilkbaharında açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesini pratiğe dönüştürerek Osmanlı teokratik‑monarkik yapısını sona erdirdi. 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılması ve 3 Mart 1924’te hilafetin ilgası, egemenliğin dinî veya hanedanî temellendirmelerden arındırılmasını sağlayarak modern devlet kuramındaki “halk egemenliği” kavramını Türkiye siyasi hayatında yerleşik kıldı. Bu süreç, egemenliğin bir bürokratik oyun oynaması yerine toplum iradesiyle şekillenen parlamenter demokrasi modeline evrilmesinin mihenk taşı oldu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1927’de 23 Nisan’ı “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak çocuklara armağan etmesi, demokratik katılımın erken yaşta içselleştirilmesi ve bireysel gelişim hakkının toplumsal bir vizyonla buluşması açısından stratejik bir adımdı. Çocukların temsili deneyim kazanması, sonraki yaşamlarında sivil ve siyasal katılımlarını artırma potansiyeli taşıyan sosyolojik bir olgudur; bu bakımdan törenlerde TBMM’ye seçilen “çocuk vekiller” sadece sembolik değil, geleceğin vatandaşlık pratiğine dair simgesel bir eğitim niteliği de taşır.
1979’dan bu yana UNESCO’nun Dünya Çocuk Günü ilanıyla global boyut kazanan 23 Nisan, sadece millî egemenliğin tarihî zaferini değil, aynı zamanda çocuk haklarının ve demokratik meşruiyetin eşzamanlı olarak tesellümünü simgeler. Bugün biz; Meclis ruhunu, monarşilerin çöküşünün ardındaki özgürlük arayışını ve yarının sorumluluk bilincine sahip bireylerini yetiştirme misyonumuzu dile getirmekten mutluyuz ve gelecek için umutluyuz.